NASIL DÜZENKasvetli akşamında deniz kıyılar yalar İstanbul un telaşlı gününde güneş batar Gençten adam, yüzünde derin mana Çok hüzün. Boş geçti gün, kader mi? Dalar ve yakar tütün Yağmur olur gözün yaşı, toprağı ıslanır Sessizce hıçkırır ve karanlığa saklanır Yaklaştı Yaşlı bir dede nur yüzü, ak saçı Heybetli çok, “Selam” dedi gür sesi, yok tacı Anlat çekinme dertlerini, belki de var çare Kaybettiğin ne söyle, Umut ilaçtır köre İrkildi! Sus karışma beyim, bozulur düzen Kalbim kırık, bırak beni sen, kırarım bazen Dostluk dedim derine dalıp inci aradım Buldum dedim, yanılgıyı sattı da anladım Yıllar çabuk geçer hele yaşlı olunca bil Gençsin henüz ne şans, bilesin hadi ol adil Dost olma zor, kolay da değil bilirim erim İster emek yürek de, konuş hele dinlerim Titrer! Ve öksürür bu tütün acı, çok ucuz Yansır bütün olan bize, sofralarım da tuz Her gün gider değerleri memleketin, yazık Özgürlüğün kısıtlı, makarna kömür azık Et, süt sorun bayım dedi sonra ve aç çocuk İş yandaşın, usûl eli öp, başa koy çabuk Elbet bu pastadan pay da düştü aldık nasip İş yok, uzun zaman ararım, hani münasip Eş gitti! Sustu gözleri doldu bakış donuk Terk etti! Ev soğuk ve anam da bakar çocuk Şaşkın bakar yabancı Utandı, eğer başı Suç sanki onda boynu bükük, çatık kaşı Durmaz yağar soğuk çatısız dama kar, beyaz Şiddetli rüzgârın sesi, savrulur söz ve saz Evlat ne oldu yurduma der, küçülür gece Kır saçlarında hicranlı türkü yazar hece Mef ’û lü / fâ i lâ tü / me fâ i lü / fâ i lün |