KONAR GÖÇER GÖNLÜM
Konar, göçer gönlüm;
Bal arılarının en müstesna çiçeği ararken Yaptıkları, hızlı tat alma eylemini, Hayatında ilk defa yaparcasına, Çömez bir bal arısı edasıyla yineledi. Ve kıta avrupasının en hülayi, Gastronomi mektebinden mezun olmuş, Bir gurmesi gibi, tadına baktığı tatlının Muhteviyatını, bir çırpıda anladı. Hiç beklemeden göbel köyünden Okyanusları aşıp yine hiç beklemediği Meksikalara kanat çarptı. Meksika’da ise bulunması en zor tabloyu, Resmedilmesi en zor tasviri, Frida Kahlo’yu buldu. Ah o Frida Kahlo bakışları vardı ya, O bakışların ardında kesinlikle hüzünlü bir hikaye vardı. Ve ben o hikayeyi kitabını yazıp, Kapağını imzalayacak kadar kabullenebilirdim. Yalnız bu hikaye Meksika kadar yerel olamazdı Daha evrensel bir tınısı vardı. Zaten Frida Kahlo toprağı bol olsun, rahmetli olmuştu. Tanıdık bu yüz yine tanıdık bir boğaza aitti. Bu sefer kıta avrupasının en uç noktasına İstanbul’ uzanıyordu. O da tıpkı benim gibi Iustinianus’un İstanbul’da yazdığı Corpus Iuris Civilis’in anlatıldığı, Roma hukuku kitabının her bir sayfasının arasına , Saç tellerini cömertçe hediye etmişti. Çocuksu bir sesi vardı, Tıpkı orta çağa mahsus kastratolar gibi, Acıklı bir aryayı, Bir çırpıda okuyacak kadar naif, ince bir çocuk sesi. Ama bir o kadar da kadınsıydı. Kendini belli etmeyen kıvrımları; Formülünü bilemediğim kokusuyla, Beynimin en yaratıcı noktasında birleşince, Adeta üçüncü bir boyut kazanıyordu. Bilgiç bakışlarının ardında, Mektep sıralarının, Tozunu yutmuşluğun verdiği güven vardı. Evrenselliğinin boyutu Kıta avrupasına, Amerika Kıtası’na yada Ortadoğu’ya sığmıyordu. Ataları Mısırlı olabilirdi. Zaten bana tanıdık gelen yanı, Benim gibi Harputlu olmasından dolayı değildi. Duruşu, endamı; Çocukluğumdan beri biriktirdiğim papirüslerdeki, Firavun tasvirlerine benziyordu. Esmer bakışları ise çok farklı bir yere, İber yarımadasına aitti. Büyük ihtimalle Endülüslü bir sufinin torunuydu. Ya da yine o toprakların bir şarkısında “Naci en Aloma “ da dediği gibi Adsız yerlerden gelmişti, toprağı ve anavatanı yoktu. Şarkın en geleneksel, en has, en gerçekçi ortamlarında; Kendine hayat bulmuş, Konar, göçer gönlüm. Bu sefer en evrensel, en çok sesli, en akıllı Ve en zor, en çok sabır isteyen toprağına, Bir gece de kondu 15 ARALIK 2012 İSTANBUL |