Rehin1. beyaz ve ürkek kanatlarında savaşçı bir inziva düşünüyorum adımlarım yamaçlardan damar damar çoğalırken seyyahlığımın acı ihanetini sana yansıtmıyorum sesim ve tenim gözlerinin kafesinde umutsuz mektuplara dönüşüyor utangaç bir ırmağım oysa ben yetişemiyorum suyuna/ kızıllığına mahmuz güçlülüğünde gece göğüslüyor beni urbam yalnız sana yalnız sana sökün ediyor ve çiğneniyor tüm eskiyen çılgınlıklarım ödünç alıyorum senden seni adım hırsıza çıkıyor bilmiyorsun taşralı bir edilginim aslında zulamdan ortalama hüzünler sunuyorum sana ve duygularım üretmiyor artık seni bilmiyorsun türenç adımlarım taşlardan yansıyıp yollarına dokunamıyor nedir suçu gezginliğimin bu kez ben de bilmiyorum 2. beyaz ve ürkek kanatlarında cesur bir inziva düşünüyorum ölmek çok yakınken yaşam denen bilici kırıyor bütün şifrelerimi rehin tuttukça gözlerindeki ışığı majör notalar düşüyor alnıma taşralı edilginim ben ecelsiz bir dilsizim yankım yollara geceyarısı tinlerinde vuruyor yine de çınarlara iğdelere gül yapraklarına borcum yok küsmüyorum hiçbir şeye ve avuç çizgilerinle birleşen nehirlerde kayık yüzdüren bir çocuk olmaktan usanmıyorum/ vazgeçmiyorum yaralı bir iklimim çünkü coğrafyanda masallara inanmayan uçarı bir kentliyim belki de ama vurgunum yine de bitki örtüne sesinde açan her çiçeğe sesinde ölen her yaprağa 3. beyaz ve ürkek kanatlarında isyankar bir inziva düşünüyorum ölüme rağmen herşey olabilirim ben bu dünyada ölümden başka/ ölümden ayrı ve sen görmeyebilirsin toprağımı/ rengini ama bil ki ağlıyorumdur nasıl anlatabilirim ki şimdi yerboşluğuna sığınmış kırlangıç öykülerini bütün tohumlarım anahtarlarını yitirirken üstelik sonrasında tanrılar gizil bir yoldaş olurken vadilerimin düzlüğünde neyleyim ki bütün hikayelerimi satışa çıkarmış benden habersiz/ bela yüreğim şimdi şemsiyesi delikli bir göçebeyim istasyonlarında uğramadan geçemiyorum sana sırılsıklamım ve hep geç kalıyorum katar kokulu yolculuklarına/ ki sen bir türlü geçmiyorsun içimden eli kanlı tünellerden çıkıyorum sırayla yaralı bir lokomotif olarak ve taşıyamıyorum artık vagonlarımı bir balıkçı barınağında saklıyorum bütün bildirilerimi senden olsun diyorum yine de olsun boğulmamak için çırpınıyorum bir kova deniz suyunun içinde hani o su/ anılardan bozulup yosunlanan çürüyen eskiyen eriyen 4. beyaz ve ürkek kanatlarında haritasız bir inziva düşünüyorum batık bir kentim okyanusun dibinde orada bile terkediyorsun beni orada bile kül ediyorsun kentin tüm varoşlarını oysa varoşlardan çıkıp gelmişti bu yürek soygunu bu hırsızlık bilmiyorsun ki denizim ben nuh’un gemisi’ne suç ortaklığı yapıyorum ve en az çukurları büyüten mezarcılar kadar yılgınım/ ki bütün çukurlara kendimi gömüyorum ben de bir köleyim dahası amerikanca küfreden sinema kahramanları gibi dünyayı kurtarıyorum kendimden şimdi gündelik yolculuklara çıkan bavulsuz bir seçeneğim otogarlarında eskisi gibi yapmıyorum ama yolculukları emmiş bütün otobüs biletlerini buruşturup atıyorum sonradan kanımı içip tüküren anılara dönüşmesin diye metalden yapılmışım sanki üşüyorum kokunun yokluğunda yaman bir eriyiksin sen karşımda/ ki çözeltilerin saydamlaşıyor ve hoyrat bir kuğu oluyorsun oysa kuğular ölü bir deniz gibi sakindirler işte şimdi her an gidebilirim gözlerimi bırakıp sana ama sen örtün üzerine eski fotoğraflarını bakarsın geri dönerim şimdiye dek hiç geri dönmeyen/ bumeranglarımla 5. beyaz ve ürkek kanatlarında müebbet bir inziva düşünüyorum çatırdayan bir krallığım sanki saraylarında üzgün bir soytarıyım/ kafasının kesilmesini bekleyen kendimi bile güldüremiyorum ve bir türlü bitmeyen bu öyküde uzuyor yine de ömür çizgim sığdırıyorum yerleştiriyorum seni içime ve inzivam varolmak kadar gerçekleşiyor adı hayat olan bu kalabalıkta çünkü soysuzlaşarak yaşanıyor tüm sevi sözcükleri yine de bütün oyuncaklarını kırıyorum çocukluğumun bir patikadan bir çölden geçiyorum kaybolmak için iştahlı midyeler yutuyor beni/ küçücük kalıyorum bir lam’ın üzerindeyim şimdi bağlıyım inceleniyorum ve ifade veriyorum işkenceci gözlerine zerre kadar acımıyor içim bulvarlardan vebalı sesler yükseliyor vebalı bir aşk yakalıyor beni kollarımdan köşebaşını geçince vedalı bir aşka dönüşüyor bütün küfürlerim ağlıyorum ve siliniyor ayak izlerim/ delil yok aşağı düşüyor aniden havada asılı ne varsa hurdayım/ suçlu bir ışığım yaralarım çıkıyor meydana kendimi ele veriyorum/ cellatlığına vahşiliğine senin senin gardiyanlığına katilliğine/ yakalatıyorum kendimi ve susuyorum/ çığlığımın orantısını çözemiyorsun 6. beyaz ve ürkek kanatlarında tanrısal bir inziva düşünüyorum gidiyorsun şimdi imparatorluğuna doğru bir dağın ve arkandan toplayıp kapatıyorum gaz odalarına bütün yanlışlarını ölümcül bir latin ezgisinin içindeyim oysa savaşıyorum melezliğinle senin ve kaybediyorum/ kaybettiğim ilk savaş bu bir kızılderili yemini inanmıyor bu gülünçlüğe o yüzden bir çadır değil bir kuvözdür tenimi yakan epriyen bir tay fotoğrafısın şimdi durmadan çanlar çalan o ülkede bense bir denizciyim kimliksiz gemilerde sana tanıdığın sağanakları getiriyorum sana öldüğüm rüzgarları fısıldıyorum sana rehin/ künyemi bağışlıyorum al onu/ tanı adsız bir serüvendir ne de olsa Ali Tanyıldız |
''adsız serüvenler''ışığındır senin...
''masallara inanmayan uçarı bir kentli''
sen yine de anlat bize o masalları...
eyy serüvenci...)
mert metin tarafından 1/31/2008 2:15:07 PM zamanında düzenlenmiştir.