masumiyetküçük bir kız çocuğuydum bütün kız çocukları kadar masum rengarenk düşlerim vardı... gökkuşakları kadar mucizevi... kayboldular... insan denilen canlıya et ve kemik giydirdiklerinde ben, sıramı bekliyordum... ne zaman gelecek anım... bilmiyordum... hevesliydim yaşamaya deneyecek öğrenecek anlayacaktım... denedim öğrendim anladım mı dersiniz? ete kemiğe büründüğümden beri cevabını arıyorum... bilmiyorum... kaldı mı bizde o masumiyetten eser? aynalarda yüzümüze bakıp sahte gülüşler gönderen kim tanıyor muyuz? ne o ağlıyor musunuz? ağlayın... yoksa yıkanmıyor ruhun kiri, pası hiç bir leke çıkarıcı gidermiyor... ürpermekten ellerim parmaklarım uyuşuyor... kendimi bulmaya geldiğim dünyada kaybettim masumiyetimi büyüdüğümde... aldılar elimden tertemiz düşlerimi... an geliyor, silikleşiyor herşey... baharlar yetmiyor neşelenmeye sonhabar yapraklarımı döküyor hiç değişmeyen mevsimimde... sibel varol |