Ayazda Hüzün
Bunca acıya, hüzne rağmen, rüzgârı arkama alıp, hayata gülümseyerek bakabilmek, benliğindeki onca ağırlığı tebessüm ile karşılayabilmek daha da acıtır içimdeki yaraları.
Hayatı hep güllük gülistanlık geçeceğini sananlar, bağ bozumu bir ömürden arta kalanların izlerini toparlamaya çabalıyor. İçimizde biriktirdiğimiz her acı anıda, yağmur yağdığı zamanlarda, çocukluğumuzda söylediğimiz; Yağmur yağıyor, Seller akıyor, Arap kızı camdan bakıyor. An ve an canlanıyor zihnimizin ücra köşelerinde. Çocuksu bir tebessümle dönüveriyor gün, dünden bugünümüze. Keşke diyoruz içten içe yağmurun altında arınmayı diliyoruz çoğu zaman. Geçen zamanda nasıl ruhlarımızın kirlendiğini anımsıyoruz çoğu zaman. Oysa hepimiz biliyoruz yağmurun içimizdeki hüznü arındırmayacağını. Hayaller kuruyoruz çoğu zaman cam kenarlarında, olduk olmadık zamanlarda, hayallerimizi şeytan uçurtmalarına ekleyip salıveriyoruz gökyüzümüzdeki umuda. Düşler sağanak olup yağıyor kalbimizdeki acılara ya tutarsa hesabına. Çok uzaklardan gelen bir dost gibi, kulaklarımıza misafir oluyor bir name, bir tını. İç ferahlığında yaşarıyor gözlerimiz, kucaklaşıyor yağmur damlalarıyla Bazen bir tını duyarsın Çok uzaklardan Tedavülden kalmış anılar dökülür tek tek Zihninin tozlu raflarından Eskiden öpeyim de geçsin derdi annem, Şimdi öpse de geçmiyor yürekte kanayan Sureti yitik anıların Güne kavuşurken raksıdır karanlıkta, Her düşen yağmur damlasında, Esir ettim hüznümü muammaya Göç ederken ebediyete Ve düştü kirpiklerimden gece, Açıldı perdesi gözlerimin gökyüzüne. Ayşe Manav |