dilimin ucuyla/damağıma yapışmış bütün sözlerimi kazıyorum..Şiirin hikayesini görmek için tıklayın sen..
tren raylarını sevdin çokça.. ben … vapurları.. bu yüzden kestim saçlarının kırıklarını/ kestim sözümü ve bende dönüp arkamı gittim… (...) Yüreğimden/ yüreğine teğet geçen ten kokusunda bıraktım.. ç/aldım sözlerimi ki ve ben sus/tum.. (. . .) kendi durağımda..durağanımda.. tek şekerli çay tadında bir mola yerinde yaklaştıkça kendime/derinliğine sustum.. sana sustum ki düşürdüm avuç içlerimden maviden daha mavisini.. kırık bir notaydı iki dörtlük.. aldım/alıştım.. sağanaklarda minnacık bir andı aniden başlayıp..koca bir hiçlikte son bulan/talan.. öksüzleşen/kimsesizleşen ki orda bir blok arasında/kelimelerin tınısında gömülmüş bir anda seni buldum.. delice anımsıyorum şimdi inan ki hepsi bu.. sondan bir an önce.. bu gün cumartesi yüreğimdeki zamanı durdurdum..bileğimden önce/ ve sonra birkaç şey yaptım.. biraz hasret/çokça nikotin/birkaç fincan kafein/biraz kış/biraz yaz/ biraz kendim ve tuz kadar sendim ki yaptığım birkaç eylem daha var lakin bunlardan bahsedemem şimdi.. damarlarımı zorluyorlar..kimi zaman aklımı ki bir illüzyonun dehşetli gözlerle yutkunarak seyredilmesi için gerçek olması gibi..gerçeğimdi bunlar.. yokluğunun teri yapışmıştı tenime.. göğüslerin dümdüz olmuştu göğüslerimdeki bu sabah yapışık uyandık.. sabaha dek iki bacağımın arasına alarak ayaklarını.. soluğun..soluğumun içindeki duvarlara çarparak nemli..uyumuşum ve ben kazıyorum şimdi duvardaki nemi.. bu gün toparlayarak kendimi.. karmaşık duygulardan uzak kendime b/aktım..kendi yüzüme.. elaya kesik kırılmış bir keskinlikte belki ama baktım ve yaralandım ben.. bedenim çatladı ve dağıldı odamın karanlık köşelerine parça parça.. yılmadım.. üzerime çekerek en keskin düşü.. dokundum sana/doldum sana/oldum sana ki kar yağacak ve üzerimi beyaz vuslat örtüsü kaplayacak.. ”görmeliyim”.. benim g/özlerimi bir daha bağ/lama.. artık düştüğüm yar /da..o kuyuda.. bir şey yok ki aşk çıplak ayaklı bir panterin ciğerimin üzerinde dolaşması/ ruhumla dalaşması.. aşk sol boğazımın altındaki diş izi.. parmak uçlarımla dokunuyorum şimdi mora kesik.. bu gün ben kendime borçlu/kendime kızgın.. kendimle alıp veremediklerimi kendime anlatır buldum.. bir istek/bir tutku belki.. yazılarını okudum.. asla hatırlayamayacağın yazılarını ki sonra birkaç kare cemaline b/aktım.. sonra gözlerine.. sözlerine.. tatlı-acı yaz günlerinde sana bıraktığım her anıyı geri almadan ve hiç kimseye vermeden senden aldığım her şeyi.. şimdi kaçarak ve koşarak uzaklaşacağım.. yolların tabanlarımda bırakacağı ağırlıkları bile kazımadan ki günler sonra kayıp bir kentin sokağının tam ortasında/ sağında/solunda.. bir yerinde bana b/arken bulacağım seni.. saçların ıslak/uçları kırık bana bakacak.. bana baktığını göreceğim ki omzunun/kokunun/yüzünün bana dönük olduğunu bileceğim.. koklamayacağım ve dokunmayacağım delice özlediğim bu yerde ki flu bir görüntü içersinde çekip/geçip gideceksin.. evine geç kalma/geç kalma hayata/ banyona/küvetine/paletine/renklerine/kokularına ve korkularına.. damlıyor evet parmak uçlarımdan ıslağın dokunma.. bırak kalsın saçlarımdaki kir.. korkuyorum..demiştin.. ve kavrayıp bileklerimi.. avuç içlerinle yakalayıp saçlarımı öpmüştün damarlarımdan.. dudağında..dudak kenarında/bir kesik izi var şimdi sende.. başaramadığın bir ayrılık/bir ölüm ki önüm arkam sağım solum söbe..gördüm seni.. gördüm evet lakin kördüm/kördüğüm.. ve sen kendine bir düşte çarptın.. saklayamadığın her eylem..bir gece..he-ce..he-ce.. sokak lambalarının ışığında çarpmıştı yüzüne ki gözlerin bana çarpmıştı/bedeninden önce.. ağlamıştın..unutmadım.. dilimin ucuyla damağıma yapışmış bütün sözlerimi kazıyorum şimdi adını tadını kokunu unutturuyor ve unutuyorum ben vardım yaşadım ve yazdım şimdi ise selam verip son alkıştan önce gidiyorum sahnenizden.. (…) |
selam ve saygılarmla
selam verip gidiyorum sahnenizden...
bu işte
gitmek... gitmeyi istemek... terk etmek mümkünmü