İncir ağacı...
Çok ama çok eski zamanlarda küçük bir köyde
Güzel ama kimsesiz bir kız yaşarmış Bir anacığı bile Yokmuş Ya da varmışta yokmuş Velhasıl derdi çokmuş Hep rüyasında gördüğü genci beklermiş Köyün hemen yakınında bir incir ağacı varmış Anası gibi bellemiş onu Her gün gidermiş verirmiş sırtını Asırlık incirin güçlü güven veren gövdesine Ağacın gölgesine düşen yerlerinde Frezya çiçekleri bitermiş Alırmış bir tane eline Saatlerce onunla dertleşir İçini dökermiş Asude bir havası varmış oranın Genç kız rüyasındaki genci düşünür Hülyalara dalarmış Gel zaman git zaman Köyün okuluna yeni bir öğretmen atanmış Adı Can’mış Bir gün yine gelmiş frezya çiçeğiyle dertleşmeye Sırtını yaslamaya İncir ağacına Bakmış ki rüyasında ki genç oturmuş Sanki onu bekliyor O gün orada başlamış aşkları Yalnızca gölgede açan frezyalar Ağacın etrafını sarmış Frezyalar aşkla başka bir güzel açarmış İncir ağacı aşkın güzelliği karşısında saygıyla dallarını eğmiş Ama vuslata ermemiş feyza kızın yüreği Can her fırsatta gitmekten dem vuruyormuş Bana bağlanma ben göçmen kuşlar gibi yaşarım; Her an gidebilirim buralardan Gözleri çoook uzaklara dalarmış Genç kız gizli gizli ağlarmış Bir vefasıza mı gönül verdim diye yanarmış Genç delikanlının o köyde ne bir tanıdığı Ne de bir akrabası varmış Ama çok zaman geçmemiş Tüm akrabaları köye gelmişler Vasiyetiymiş gencin; İncir ağacının altına gömülmüş Feryat figan göklere yükselmiş Meğerse hastalığı adı batsın kansermiş İncir ağacı o günden sonra hiç meyve vermemiş Frezyalar küsmüş bir daha hiç açmamış Genç kız sırtını verip incir ağacının gövdesine Günlerce aylarca gözyaşı dökmüş Feyza kızın Tek tesellisi varmış Vuslata ermesi Öteki dünyaya kalmış |