Her Buğulu Göze Şepe
.
Defalarca tekmelenmiş bir hayvanın suya varışıyım saltanatı sanrılı yönergelerle katledilmiş ve her söz alışta parmağı kırılan sevgili -saatlerdir kamçı gibi inen yağmurun altında duran benim- Gitme güneş yitme dur diyemeyen de Akşamları iple çekiyorum sabaha meyyal dursun mezarlıkları yurdumun bir gömüye hazır duran kar altında Süphan’a düşmüş kilitlenmiş anları, kor desenli kumsala ilikliyorum göğsümde hışırtısı ve hüznü Hêzal’ın Çocukların elinde kaleşinkof durmadan birbirimizi öldürmeye gidiyoruz bugün olmazsa yarın yok neşeli bir tek oyunumuz Mikâil Aslan dışında türküsü mü olurmuş zazanın yalın ve karmaşık her uçurumdan düşmez ki şepe -ağzında morarmış kan ve yağmurun altında duran ölü benim- Gitme rüzgâr biraz dur yüzümü soğut yoksa bütün faili meçhul cinayetler benden bilinecek bilinecek kasıklarımdaki sancının durmadan seni arzuladığı bu zulum Şiirlerin fahişelere özgü ince bir hastalık olduğu ve yenilmesi gerekliliği şartı ve göç yolu bileklerine asılı kuşların karanlıkta değil aydınlıkta saklandığı bilinecek deyişler alev yumağı, dilim de çürür -durmaksızın camları tırmalayan yağmurun altında donmuş olan akis de benim - yalnız kendini sevdiği söylenen ölünüz . |