" Gökyüzünün maviliğine birazcık siyah çal "Bulutları şah damarında kanatan sevgili Sen değil miydin hey ? Yağmur mevsimlerinde isyankâr kırmızılar karışır suya Ay yanığı kokunla rüzgârlar düşer pusuya Nadiren öpüyorsun ihmal ettiğin kısık gözlerimin ıslaklığını Serseri duruşum gece yarılarına öksürüyor Bu aşk, somurtkan hasreti tam alnıma sürüyor Bir avuç içi miktarı kan tükürürsem, Üzülme Benim bakışlarım aklı selim olamaz Sebepsiz yere kırdığım Bükük boyunlu kelimelere özürlenirken, Omuzlarından hastalıklı şiirler dökülen onurlu bir şairin Suskunluğu nükseder Gel dediğimde, Bütün kuşların kanat çırpmasını duyamıyorsam eğer Gökyüzünün maviliğine birazcık siyah çal Makûs talihini gülümsetebilir misin hey ? Bir kadın hüznüyle girebilir misin, Gece yarısı sayıklamalarımın koynuna ? Nasılsa, yıldızlara attığım çentiklere bakarak bulursun beni Bilmiyorum şimdi Günahlarımı da sever misin şeytanı kıskanmadan ? Gözyaşlarımı sürgün ettiğin bir yağmur ülkesinde ağlıyorum artık ben Yalancı baharlara sırnaşarak Ve boğularak kasavet dolu kadehlerde Kahretsin, Minyon tipli göz yaşlarından etkilenerek Sevmişim seni Rüzgarın her yalpalayışından sarhoş olan Serçeler öptü yüreğimden Yalnızlık bir tutam siyah kokudan ibaret olmalıydı oysa Hissetmemeliydi, Parmak uçlarım acıların en can alıcı ürkekliğini Sen bilemezsin, Mevsimine küs göçmen kuşlarını Doyasıya bakamazsın Ki bir intihar uçuşuna kanat çırpmaktalar hep Kasım yağmurlarının manalı tebessümünden utanırken Kızdım kendi kendime Kendi taburesini tekmeleyen gri bulutlar gibiydim Gözlerim kirli bakışlarını ayaza çekti sen görmeden Ne denli yakışır soğuk bir kefene saçlarımın beyazlığı ? Ve ne denli çabuk öldürür sana olan hasretimi umursamazlığın ? Nezaketsiz sözcükler dökülür Şiirler, Leş kargaları gibi yüreğimi didikler An vardır, Asla unutamazsın Kırık bir kurşun sonrası sarsılarak düştüğümde Ben, Zaten ölmüşüm Sersefil gecelerle ilk öpüştüğümde --- aras ------------------------------ |