gündoğumlarına sus/lar biriktiriyor dudakların..Bir kadını izliyorum şimdi/ yarı açık unutulmuş kapıların çıplaklığında/ topuklarından.. gömleğine ve saçının her bir teline asılıyor gözlerim ki çözüp/yırtıp ve kırıp tokatlar bulurken kendimi/ silip tüm makyajlarını ve gülüp/ağlayıp/dokunup unut/acağım darbe yapmışçasına derinlerime.. boğulmak bu olsa gerek/suda.. kifayetsiz/görkemsiz sonuçların arifesinde/ yazılmamış çehrelerin atlasında.. sana çoğalarak/ azalarak sana.. sana/senler biriktirdim harf harf.. biliyorum/ukala bir sessizlik var soluğunda ki derin dip notlarından artmış arsız/astarsız kelimelerini tekrarlıyor iç/sel seslerin.. ya g-özlerin/ adresi belli olmayan sokaklar kadar ıssız ve tenha.. gündoğumlarına sus/lar biriktiriyor dudakların ki bir şehir yaratmıyor değil mi bakışların.. biliyorum balkonunda ölü papatya cesetleri ve martıların günlük yaşama telaşları/ sana baharı getirir gibi yürek gölgemi dayıyorum sınırlarına ki unut/ma; sonucu asla belli olmayan istilalar böyle başlar ki.. neyse/ neyse/ her neyse.. ve bil ki sevgili; dağınık/ kırgın ve yorgun bakışlarımı onarmak mümkün değil erken kalktığın rüyalarda ki tabirede gerek yok üç vakte kadar.. loş bir mutfak/ karanlık bir salon/ ve aç kalmış kuşlar.. eteklerinden tutup bacaklarına sürtüyorum kedi gibi ki bu olsa gerek tırmanış/ağrı ve yüksekTEN ki aklımı rüzgarın serinliğine bıraktığımdan zamanlarda iknada olamıyorum bağışla/ tarifi imkansız kalabalıklar bul şimdi ve çıkıp omuzlarıma/sarnıçsız derinlerine atlarken sen.. kaya kadar sert sus bana/ en çok bana doğmamış bebeklerinin katili olduğum için.. (...) |
ne kadar eskiden kalma bir sızının iz düşümü,,
ve ,,
ne kadar yeni,,
yeniden kurulan bir düşün gölgesine takıldığım o çengelinde buldum kendimi,