yalan sevdalar
insan selleri dolu şehrin sokaklarında
koşan az değil dipsiz kuyulara loş ışıklarda bir al beni arzular karacalar küçülüyor yalan sevdalarda bir yanda kuşkular, diğerinde sancı göz kırpınca unutulur salkımın sarısı sular durulunca sonrasında bin pişmanlık volkanların öfkesinde nihayetler saklı el değmemiş yıldızlarda çoğalırken duygular bahanesi armudun sapı, garipti bulutlar kaçmak basitti minare gölgesinden daha doğmayan avuntulara gebeydi yarınlar nelere şahit camların ardında kapalı perdeler aşklara rüşvet olmuş pul denen gerçekler baykuş seslerine karışan çığlıklar sahte sabah olunca soluyor elbet yasak renkler önünde setler yoktu her damlanın ilk tanıdığı beyaz önlüktü nice masumların zevkin halkaları cefa serpti yüreklere devasını kim verecek kanayan yaraların hançer olup saplanan çok, papatyalı mevsimlere kaşları çatık cemrelerin o güllerin içinde urba giyilince bedene, terk edilen kapılar tövbeyle paklanır mı hiç, yaş kemale erince 17.11.2012-Ahmet BOZTAŞ |
kaşları çatık cemrelerin o güllerin içinde
urba giyilince bedene, terk edilen kapılar
tövbeyle paklanır mı hiç, yaş kemale erince
Çok hakısınız üstadım duygu yüklü harika bir şiir
nefis bir anlatımdı.Güzel eserinizi kutluyor saygılar
sunuyorum..