Son bir gündü
Son bir gündü sonbahardan arta kalan;
Uçuk mavisiyle pazartesi Ve güneyden uçup gelen yeller Son yaprakların tutarlarken kollarından, Yolları kapladı bulutlar İstanbul da. Şehrin duyduğu özlem, Böyle bir günün doğumunda kabardı işte Düşen damlalar birden imrendiler kozalaklara, Ardından sarıldı yollar sarısıyla düşen yapraklara Gölgeler büyüdü ve örtündü bu şehir yeniden Kuşların çığlıkları altında, Ne bir uğultu kaldı kentte, ne bir gözyaşı Hayatlar olduğu gibi Büründüler en saf hallerine damlalar altında, Sessizliği ve güzelliği buldular biraz daha gördüklerinin ardında Apartmanın ikinci katından aydınlık göründü ışıklar. Öksüzlüğünü dilenciyle paylaşan, otobüs bekleyen durak Söğüt ağacından kopmuş bir elma kadar yaprak Ve örtüyor aydınlığı, gecenin huzurunda İstanbullular Sarı yandı ışıklar, İstanbul renk körlüğünün ortasında boğuldu rüzgarlar camekanla yorganımın arasında söğüdün serpilen hayatlarından bir renk düştü öteye tek tek yandı çağın karanlığı İstanbul da ne darbeler ne de rötuşlar anlatır sarıyı İstanbul’a yorganı iliştirirken garp ayazının tokadına silkindi söğüt üzerinden yeşili atarak Toprak şahit oldu bu kapanışa bu serenada, İstanbul’a Ne kaldı ki o günden, arta kalan Bir karmaşa içinde geçen hayatlarımıza Belki azıcık huzur ve manzara Nitekim her yalnız düştüğünde hayatlar Bir kez daha, Nerede ve nasıl olduğumuzu hatırlatan kimse kalmadı doğadan başka. (bu şiir farklı bir proje için hazırladığım kesip kırptığım bir haldedir, uyuyor istanbul şiirinin tamamı içinde var ona 3-4 kıta eklenmiş halidir. Saygılar) |
sıkmıyor
tebrikler hoşçaka