nasıl da özlüyorum
ben çıktığım kabuğu bilirim de
sıla bana neden fazla be can her daim burnumun dibinde bitiyor sevmediğim ot setlerini yıksam gözlerimdeki pınarın halimi bulutlar kıskanacak arkadaş hani var ya semaya perde olsa beton duvar o an yedi kat yabancı bile parazit sesi duyar kuruyan mendil ıslandı yine cahil inadından ne pamuğu kulakların kapısı kurşundan yapılmış arkadaş bu akşam koyun tüyü ısıtmadı bedenimi meçhul adresimin tenha köşelerinde üşüyorum doğru ne, yanlış ne ve kime göre nafile mi yaşandı koca bir ömür bir avuntu olabilir ancak cebe giren gölgeler ön yargılar aydınlığa şamar atıyor arkadaş kemirgen yıllar neleri ufalayıp yellere salmış Ya Rab nasıl da özlüyorum yalın ayaklarımın toprakta yanışını hatıralara dalınca bir tebessüm ki ellerim titriyor, gözlerime sis çöküyor başım dönüyor ruhuma yabancı ezgilerden hayallere saklanmış erdem, gerçeklerden uzak arkadaş 27.10.2012-Ahmet BOZTAŞ |