YAŞLI FİDANIN SONBAHAR YAPRAKLARI
bir fidan filizlendi topraktan,
ürkek,narin,deli dolu,bin yaprak, daha değmeden dallarına güneş, karanlık çöktü üstüne. bir fidan düşün taze, sokak çocuklarının en iyi arkadaşı, onlar gibi körpe,toprağı daha kurumamış. yavru kuşun yuvası, güzel kızın gölgesi. çocuk dokundukça serpilir fidanlar, bir çocuğun gözyaşıyla büyür, mutluluğuyla yeşerir. değen toplar balonlar eğmez yaralamaz onu, hatta iki aşığın kazıdığı harfler bile armağandır ince sızıyla. bir fidan düşün, daha büyümeden hiç, uzanan el su olacak sanırken toprağına, o el parçaladı bedenini kör tırnaklarıyla, kirletti narin kabuğunu acımadan. baltaladı köklerini bir kere,iki kere,üç kere... kanadı kökleri,gövdesi,yaprakları,dalları. o sokakta o gün başladı o karanlık,o rüzgar. o gece çekildi kökleri içine. toprakları darmadağın, yaprakları savruk, hüzün gibi soldu, kahrı oydu gövdesini. hergün biraz daha,her gün biraz daha,biraz daha... oysa güneşti istediği, suydu yağmurdan toprağına düşen anne sütü gibi, çocuk sesiydi, çocuk parmakları idi istediği. onlarla büyümek,onlara gölge olmak,onları dinlendirmek dalları altında, huzur vermek serinliğinde. kimse fark etmedi sonbaharını onun, her fidan gibi fidandı o, yaralana yaralana büyürlerdi, ama kimse bilmedi onun yarasının ne kadar acı ne kadar derin olduğunu, rüzgara bıraktı yapraklarını her tanesine kadar, yağmurla ağladı ıslattı köklerini gözyaşlarıyla, dedim ya fidanlar çocukların gözyaşı ile büyür. hiç göstermedi yarasını ama, içten içe çürüdü durmadan, lunapark ışıkları, sokak salıncakçıları, seksekler, körebeler, meyve suları, dondurma külahları, dallarına takılan balonlar avuttu onu. bir çocuğun bir avuç suyu büyüttü onu. dalları sarkıp,gövdesi kararınca gördüler ancak, ne kadar yaşlandığını o küçük ağacın, çizgilerinin ne kadar derin fazla ve yaralı olduğunu. güneş bekler benim ağacım, tekrar yeşermek,huzur olmak,nefes olmak için. hala fidan,hala muhtaç,hala küçük,hala çocuk o. güneşi bulutların arasından göz kırpıyor şimdi, tamamen vuramadan dallarına,ısıtmadan sarmadan ürkek dallarını köklerini, yeşermeyecek o. ormana yeşile hasret o ağaç, hiç ama hiç unutmayacak onu baltalayan elleri, o karanlığı indiren kara yürekleri. ama her şeye rağmen yeşerecek benim ağacım... |
Selamlar..