ÇalmakŞiirin hikayesini görmek için tıklayın ancak çalabilirsin,
söyleyemezsin.
bazen basit bir ıslık,
fark edermiş gibi, pislik bir dudaktan çalınır, istenmedik bir işitilme arzusuyla, hengameye döndürür seni. öyle ki, mutlu bir şarkı ayıramazken, dudaklarından dudaklarını, basit bir budaklanmayla son bulur, odaklanılan şarkı. bazen bir ıslık, alır canını en sıkıntılı yerinden, yerine başka bir ’parça’ koyar kaderinden, sana ‘nota’lar veren, sıkılan kişinin canı çıksın dedirten. öyle ki, kalp çalmaya kalkan çığlığın ıslığına, kar düşer yastığına, o dağda küsen ilk tavşansındır, bak sen şu cin alinin yaptığına. bazen bir ıslık, seni dünyanın en güzel kadını yapar, bi başkasını da dünyanın en neşeli insanı, müthiş bir çağrı cihazıdır, tutmayan frekansı. öyle ki, sen o romanlardaki, prenses bir çingene sanıyorken kendini, oynadığı havalarda, uçuramadığı paraşütüsündür. bazen bir ıslık, büyüktür bir viyolonselden. bazen ıslanmayan bakla kıvamında, açık ve derindir, alınır gibi Veysel’den, öyle ki, "Bütün kusurlarımı toprak gizliyor, Merhem çalıp yaralarımı tuzluyor, Kolun açmış yollarımı gözlüyor, Benim sadık yarim kara topraktır." | Emrah Nargöz | 13 Ekim 2012 Cumartesi, 03:20 |