SahiTanrının elleri rüzgar olup dokunur dağın yeşil yorganına Bakarken uzaklardan sıcacık yeşil bir battaniye gibiydi orman Dağ onu, o dağı korur, saklardı Kar yağar, güneş açar, sonra ateş düşer Yanar Yanardı Zamanın koynuna düşmüş yorgunluk! Adın neydi senin? Dağ mı, orman mı, gürgen mi, meşe mi? Şimdi kül! Sahi, ateş düşene kadar adın neydi? Tanrının nefesiyle uçar kuşlar, gökyüzü onların sanma Onlar gökyüzünün ta kendisi Gökyüzü kuşları, kuşlar gökyüzünü saklardı Güneş açar, kar yağar, kuşlar göçerdi Uçar Uçardı Yine zamanın koynuna düşmüş yalnızlık! Adın neydi senin? Gökyüzü mü, kuş mu, ay mı, yıldız mı? Simdi göç… Sahi, göç edene kadar adın neydi? Tanrının öfkesiyle kudurur deniz Dalgalar birbirine girer Deniz toprağa toprak denize karışır Balıklar öldüğünde karıncalar bayram eder Karıncalar suya düştüğünde balıklar Birbirine yem edilmiş zamane oyuncaklar Ve yine koynuna düşmüş insan! Sahi düşene kadar adınız neydi? |