ser-güzeşt
bu sesleri kafam götürmüyor,
bükülmüş gibi beli... kapının önünden bile geçmiyor yorgun elleri, gıcırdamıyor yağ yüzü görmemiş menteşeler... her yeri basmış kara bir zemheri, fırtına almış başını gidiyor, uğuldamıyor gönlün pencereleri... bu sesleri kafam götürmüyor, taşıyamıyor bu anlamsız hikayeyi, ama yükleyemiyorum hüznün bir katresini, bir katresini yükleyemiyorum uçarcasına giden küheylanlara... hikayeyi mi sordun? işte biraz nadan,biraz deli, biraz da serseri bu sergüzeşti, anlatmaya kalksam aynaları çatlar gönül konağının, -kitapta vardı ya gri’nin düşleri-... anlatamam hikayeyi... ... o kuşları sevmiyorum artık, onlar da biraz çılgın,biraz bulanık, hayatta her şey karmakarışık, hayaller kafamda darmadağınık... sevemiyorum o kuşları... hikaye mi dedin? anlatamam hikayeyi... baharın gelişinden korkar olmuş çocuk, baharın gelişinden utanan gurur, baharın çiçeklerini sevmiyorum artık... hele adını,hele onların adını anma artık... bu şehir olduğundan daha kalabalık... başım bu gürültüyü götürmüyor, uğuldamıyor yağ yüzü görmemiş pencereler, bahardan korkar olmuş çocuk... her şey darmadağınık... hikaye mi demiştin? bu sefer dinleyeceksen... anlatırım belki... |