BİR ORDAYIM BİR BURDA
Ne yurdum belli, ne kalacak yerim,
Bir ordayım, bir burda. Savruluyorum estikçe seher yeli, Biraz kül, biraz duman misali. Bir özlemine kapılıyorum sıla’nın, Şehirden kaçarak düşüyorum yollara, Hangi diyar beni kabul etmeli? Bir ordayım bir burda. Dizlerim yorgun, düşlerim yorgun, Bir sessizlik çökmüş kara bulut gibi. Kapılar kapalı duvarlar küs, sıla yalnız, ben yalnız. Ne bastonlu Mehmet Dedeler, Ne kazma kürek elinde Hasan Amcalar, Ne sigara tüttüren Süleyman Emmiler, Toprak örtmüş hepsini, hepsi birer efsane. Bağ bahçe, tarla bostan çoktan olmuş harabe, Hüzün çöktü içime, gönlüm şimdi virane. Süzülen göz yaşlarımla kolları sıvamalı, Belki teselli olur, düzeltip toplamalı. Sırada meyvelerin kurumuş dalları var, Etrafa çeki düzen,ıslah edilsin otlar. Bir ordayım bir burda, Beden yorgun ruh yorgun uzandım yere, Bana eşlik ediyor seslice akan dere. Komşulara bakındım derince bir sessizlik, Hayatın girdabında çoktan bitmiş işleri, Mutsuz ve yaşlı kalan üç beş kişi. Dizleri titremekli ellerinde baston, Son bir gayretle tarlasına gidiyor, Akşam eve dönermi? kendiside bilmiyor. Geçmişin hatırına ah yardım edebilsem, Buna gücüm yetermi bir bilebilsem? Hal hatır sorup gönül almak ne güzel, Sırtımı dönüp gitmek beni derinden üzer. Bir ordayım bir burda, Bilmemki ne ararım. Gurbet,gurbet ömrümü aldı, Bir soluk nefes için, sıla’dır son kararım. Ertuğrul TORUN Geçmişin anısına |