İnfaz...Eskimiş bir ateşkesin gölgesinde, Kara çaputla bağladılar gözlerimi. Canıma kast edenlerin yüzlerini göremedim. Teslim oldu telaşım mutlak suskunluğuna duvarın. ‘Önüm-arkam-sağım-solum’, katliam!... Yedi metre karşımda namlunun soğuk nefesi. Beynimde yankılandı kurşunun hazin sesi. Ölüm, ‘ahmak ıslatan’ gibi sardı bedenimi yavaş yavaş. Kınalı kuzuların kurban edilme vaktidir. Kanatları mühürlü kuşlara, reva görülmez savaş. Girdap yatağında köpük-köpük çalkalandı yüreğim. Tetik boşluğundan, barut kokusu yayıldı uzak Köylere. Gabiranın rayihası hayalimden kırpışarak tükendi. Kabzada katilimin parmak izleri kaldı. Issız ovalarda mahpus düştü evveliyatım. Hayat, yampuri bir balıkçı kayığı gibi sırıttı sokakta. Şarap-şarap akıştı ruhumdan bedenim… Tetikteki parmak, sevişircesine abandı. Zamanın gök kuşağında göz, gez, arpacık ve ben. Ne olacaksa olsun dedim kımıldamadan yerimden. Yarım yamalak bir türküye yumdum gözlerimi. Kurşun mevsiminde kaybolup gitti bahar. İki yanı sıra Selvi bir yolda, iki yana düştü kollarım. İsmail Boyraz |