ESİLAah! esila seninle biz bir koyunun iki bacağıyız sonuçta aynı dala asılacağız baş aşağı salınırken kanlı bedenimiz kes! artık şu dudağındaki sancılı türküyü sinirimi hoplatıyorsun biliyorum gözlerinin kubbesindeki keskin şuleyi istesen kokuşmuş dünyayı ikiye bölersin bölersin de söyle neye yarar zulmün pençesinde ateşten tennure yanıp yıkılırken ortalık... göğü tüm bulutlarıyla beraber yere indirsen de artık ölü kırlangıçları diriltemezsin keşke... biz seninle hep çocuk kalsaydık bir elimizde uçurtma, diğerinde yağlı ekmek tırmanırken yeşil bayırlara... yine sessiz patikaları yol tutsaydık dikenleri batsaydı yaşlı çalıların ve kiraz ağacının dalına takılsaydı eteklerimiz akşam yemeğinde cezalı olup bulaşıkları yıkasaydık sus!... sus esila! ruhumdaki çığlıkları duymuyorsun içim yangın, içim köz... duman kusuyor, ayyaş gözlerim her gecenin arifesinde hüzün dokuyan dillerim kalbimin gergefinde bin orman yeşertiyor yeşertiyor da... yine de can bulmuyor kırılgan dallarım firuze taşı mısın esila nefesin sümbül, gözlerin mavi bir ırmak ılıman rüzgârların lavanta kokusunu taşıyor ellerin ölüp ölüp dirilirken, sende can tutmak ne güzel... bana masal anlat! küçük bir kıza anlatır gibi yalancınk-dan da olsa anlat! dudağı yarılmış acılarımdan kan kussam da azgın dalgaların gel-gitlerinde boğulsam da arada nefes alıyorum yalan olsa da anlat! anlat! mutlu sonla biten masalları ah! esila... sen dağ çileği, ben yaban armudu bu dünya bize fazla... gel hadi!... basireti bağlanmış, firâseti sönmüş insanlığın kirli ellerinden su içmeyelim harama el açan fitne fücur dünyasından çocukları da alıp gidelim onlar uyanmadan, canları yanmadan turnaları da alıp gidelim gidelim be esila! gidelim!... // -Değerli seçki kuruluna ve gönül dostlarıma sonsuz sevgimle...... 10/09/2012 ayşe uçar çürümüşdünyadan |