LÄL GECE RAŞEEski masallarda kaçınılmaz sonların yitik öyküsü Kırılmış harflerde lav izi kurşuna çözünen su Her asır kendini tekrarlayan ateşin kızıl güncesi Fosillere yüzünü veren aynalar düşe kurulan sis Anka bildiğimiz kül işte, Monaliza ağlarken dirilen Anlamlı bir öpüşle dudaklarda ıslananan hatırat Aşkı ruhuna doldururken kanayan parmak izleri Faili fiile gömülmüş cesete ne çok gülmüştün Düş mavi diyordun, ben kaçak bir fotoğraftım gecende Uyandım acının lacıvert ağrısında, seni öldürmüştüm Oradaydım Üç kuş ölmüştü o kentte dönüp bakmadın Uzundu gecenin düşe yatan yörüngesi’ dehlizi gün Adını son kez sustum bir daha konuşmadım Zaman bir ağacın rüzgarıydı, bir dağın militan oğlu Bir parça bulutla çizilmişti yüzün yağmura benziyordun Kapattım resmini çürük bir zaman özlemine Kırılmış sesleri kör ettim / kör bir penguen ağladı Ayaklarımı bağlayıp attım cehennemin dibine Sırat altı derinliğinde putlara gülümseyen kül Kutsal bir türbe oldu, ateş hırsızı söylencesine Sıcak bir çocuk eli öptüğün/ Güzdüm eylül Karınca ağzında yağmur emzirdin siyahın beyaz hükmünde Dokunulmuştur ve öldürülmüştür saydam kozamda düşüm Sınanmıştır hep, adın kuzeyine yazılmıştır gecelerin Silinmiştir gamzelerinde Okyanuslar devrik bir gülümseme de Yazısız geçilmiştir aşkın güncesi postral bir şiirde Unutulmuştur suyun yüzüme çizdiği son masal Hatırladım evet hatırladım,sen öldürmüştün o şehirdeki bütün kuşları... CÇ_ |
Tebrikler az gelir