akasyasız duraklarda bir ömre molagördüm seni son beklediğim duraktaki akasyaları kesmişler asılı kalmış dallarında gözlerin kuru yağmursuz duvarlarında tozu kalmış sana verdiğim çiçeklerin durakladım zor tanıdım tabelası bile değişmiş fakültenin sen yaban ellere ben süngü gölgesine yol ayrımının kaldırımlar kara kaldırımlar yara terlerken ellerim ellerinde en soğuk günündeydik ankara’nın bir komünistin gözünden baktın mı şehre hiç sevgilim çocuk gibi sevinirken kuğulu’da rüzgâr gibi geçti biletine üzülmeyesin diye yaşamak renkli yaşamak beyaz tüm grilerin üstünü örttüm gizledim ne uzaklar gördüm senden sonra ne uzaklar hem yol hem gönül uzakları serçeler tanıdım her sabah beşi sekiz geçe gelen varmış gibi sanki bende somun isteyen hamurdan değil pencere demirleri mektuplar yazdım olmayan sevdalıma yanıt beklenmeyen ne kadar da büyümüş bu durak yeri şehir talan kaldırımlar boyalı yarıyı çoktan geçti taşradan gelen delikanlı otuz yıl önce gelsem genede kavlim der misin bin yıl beklesem bu mekânda bir defa gelir misin kasım |
UMUT ve DOSTCA