1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
892
Okunma
İki biraya yenik düştüm dün akşam
Masamda bir uşşak makamı vardı
Bir de hüzün
Gecelerden öylesine bir geceydi işte
Binlerce yıldız göz kırpıyordu
Zifir karanlıkta ben el yordamıyla yürüyordum
Sessizlikte korkumdan şarkılar söylüyordum
Kadehimde de bir yakamoz parlıyordu
Ve ben kendimi onun içinde buldum
Yerlere saçılmıştı bütün anılar
Hepsi bir çarkın içinde dönüyordu
Cebimdeki bütün heceleri tüketircesine
Aslında yazmak istiyordum
Ama gözkapaklarıma söz geçiremiyordum
Kaybolmuştum ben, nerdeydim?
Bir martının kanadında belki
Belki bir serçenin gözbebeğindeydim
Bir rüyanın koynuna mı dalmıştım
Öyle arsızdım ki dün akşam
Hayattan çok şeyler istedim
Bu çılgınca isteklerim için
Kendimi öylesine kaptırmışım ki
Sonra kendimi alkışladım…
Yosunlar azar azar duvarları aşındırıyordu
Yüreğimle o duvar arasında bir benzerlik var mıydı?
Duvarımdaki o şeyler canavarlaşan yansımalar mıydı?
Bana mı öyle geliyordu?
Sonra bütün sesler sustu…
Sessizliğin sesi ve ben yalnız kaldık…
Beraberce araftaydık…
Saymadım kaç yıl geçti
Gökyüzünden bir hüzün ineli
Dalından kopan bir sonbahar yaprağı gibi
Bir sağa bir sola salındı
İndi, indi…
Yere düşecek sandım
Yavaşça yüreğime düştü.
Etraf çok karanlıktı
İrkildim
Korktum
Ürperdim…
Dün akşam ben bende değildim
Bilmiyordum ben nerdeydim?
Şükran Demirtaş
5.0
100% (2)