Herhangi bir Eylül akşamıydı...
Yine bir Eylül akşamı gün batımında
Turuncu eteklerini savurarak öyle umarsızca Bir hayal yangını gibi dingin sulara Kızılca kıyamet bir güneş ufka dalıyordu… Yalnızlık tükürmüş bulutları selamlayarak Ayrılıkları gömerken biz bir bir sevdaya Ellerimiz şiire bulaşmış Parmak uçlarımızdan akıyordu Gölgesi kırık bir ikindi saatinde Kırılgan bir fayın üstünde Teşbihlere bulanmış Cinaslı kelimeler dans ediyordu… *** Deniz, kokusunu salıp güneşe Koynuna almak için sabırsızlanıyordu Nazlanıyordu güneş yandıkça yanarak Özlemle kavrulup vuslata hazırlanarak Utançtan mı bilmem ağırdan alıyordu *** Melankolik irtifa kayıplarında Yapraklarını koparıp hüzün çiçeklerinin Işık selinde bir katre olmak istedim Elinden tutup bir ışın demetinin O kor alevde yanayım dedim… *** Kaç Eylül geçmişti gidenlerin ardından Kaç Eylül demlendi geçmiş zamandan Yanlış zaman türküleri tenimi dağladı İzmarit kokulu bir akşamdı Alacaklı bir hayatın Sağlamasını yaptığım bir zamanıydı… Şükran Okyay |
üstadım..................
Yüreğine kalemine sağlık
Yürek sesin susmasın
______________________________________________Saygılar