ÂŞIK VE IŞIK
ÂŞIK VE IŞIK
Müphem bir şeydi platonik aşk Bitmeyen sırlı satırlarla Bilinmemekti, görülmemek rüyalarda Heyecandı, hep tek taraflı Zordu taşıması, zarfı kapalı Destan yazdırır, âşık kahramanlı… ** Her yerine mistik bulaşmış, ışıksızlığıyla beklemekte Bir köşeye saklanmış o, fikriyle aşkı zikretmekte Yok oluşun eşiğinde, bir siluet görmüş yaklaşan Bilinmezlik o ya, siluette iki göz görmüş parlayan Kırmızıymış, beyazmış, gül renkleriymiş kimi zaman. Sıkıntılar basmış onu, geçmemiş nefes boğazdan Gözünün önü parlamış, sonra sıcak bir temas Yanmamış canı, ışıklı siluete olmuş olan Karanlığa yaslanmış siluet, yok olmuş sonra usulca Karanlık hâkim ortama, gözyaşları durmayınca Kapamış gözünü yorgunca, mistik, her tarafta… Duvarlara sürünmüş sonra, ışık aramış umutla Demiş, sonu varsın aşka, sırtı soğuk duvarda Işık dokunmuş sırtına, suratı hala karanlıkta Aşk sanmış umutla, zira ışıkta aşkın sesi duyulmakta Işık yakmış canını, umutlar heba olmakta… Yok olmaya başlamış, daha gözlerini açamazken Dili sükûtunu bozmuş, son anını yaşarken Aşk istemiştim sadece, tüm sırları reddeden Kendimi kaybettim sırda, sır; karanlık bir mesken. Yok oluş tam bitecekken, kendisini çevresine aksettiren, Yokluğun son safhasında, var gücüyle inleyen Bir ses duymuş içinden: Mistik benimleydi, neden? |