2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1043
Okunma
Düzen kılcal damarlarımda örümcek ağı gibi
Sağa gitsem, sola gitsem, takılıyorum tel örgülere
Boğulmuş fikrim, azap içinde bekler tufan
Ömrümü kızıl dağlara vurmuşum
Bir kere.
Köprüyü geçmek öyle zor ki, itilip kakılıyorum.
Bakınıp tilki bağından üzüm yolmuşum,
Ey yolcu, aynı yolda sendemi kaldın Arasat’ta
Farkımızı sırtlamışız ki
Sen nere?
İçim kayıyor deniz aşırı bir ülkeye
Aşk’ın perisi olmalı , kamaştırıyor gözlerimi şu ceylan
Görüyorum ki, yuvasından cıkmış çıngıraklı yılan
Boğmak istiyor beni.
Bir yanım deniz
Bir yanım dere.
Ne güller varmış çırılçıplak anadan doğma üryan
Ne kadar çok tapınılacak varmış bu dünyada
Beşikten mezara fıtratından çıkmış ferman
Oysa yalan
Demle zamanı… mahşere.
Demledikçe kireç taşında solmuş Mihriban
İnsan edemiyor, Hakk’a gülü sormadan.
Bağırtılarım kulak zarını yırtar ama nafile
Çekiliyor kura... kafile… Kafile
Dağ yıkılmış yer küreden üstüme
İnce beyaz örtünün içindeki sızlanan benmiyim
Bakıyorum kafileden ne iz var,
Ne bir emare.
Gemiler vurmuş sahile.
Gül bahçelerini süser, gülü köstebek
Şaşkınlığa berduş olmuşuz, sislere boğulmuş yolumuz
Hayra alamet değil, sonumuz
Kulluğu unutup, şeytanla dans eden ruhumuz.
Avuntuları beklemek
Künyesinde seçere.