Ne Kaldı?
Her şey gibi zaman da eskidi, eyvah gülüm!
Göçtü kervanlar, dağılan bomboş bir han kaldı. Tıkandı yollar, nerde kaldı o seyyah halim? Şen şakrak yıllardan sağılan hoş bir an kaldı. Gel-gitler durdu, kabına çekildi denizler, Ay battı, alaca dağlarda loş bir tan kaldı. Rıhtımların şarkısı durdu, yaşardı gözler; Dünya kan-revandı, Kabil’den beri kin kaldı. Ne lâle, ne nergis, ne sümbül vefalı çıktı, Bülbül lâl şimdi, imiğinde kuru nan kaldı. Şairin yüreğinden billur çeşmeler aktı, İçmeyi bilmeyen saksılar, yine man kaldı. Bir lokma bir hırka, alıp giderim başımı, Sultan Süleyman’a sorarım, şimdi nen kaldı? Kimse hatırlamaz, kirpiklerimi-kaşımı, Silindi çizgiler, öptüğün yerde ben kaldı. Her nefis gibi beni de çağırıyor ölüm, Kimbilir kaç dakika, kaç saat, kaç gün kaldı? Mizanda hesabı görülecek aciz kulum, Can uçtu, libas döküldü, kuru bir ten kaldı. Bitti hükümdarlık-sultanlık, büküldü belim, İki tahta, bir çukur, etrafı taş sin kaldı. Toprağa karışır, rüzgarda savrulur külüm, Her zerremde şifreli, ölümsüz bir ‘SEN’ kaldı. 01/09/2012 Muhittin Alaca |