ve gül'den göçümüzün bezirgan notlarıdıryoksa bana mı öyle geldi yoksa sana mı ikindi,anneme migren.. yoksa zaman bir gel-git mi aramızda tahta silahım,naylon tankım ve uçağım mı yoksa göğsümü savaş alanına çeviren.. "bak reis" dedi yorgun sandal tekmil ikaz da "dünyaya tüküreceksen,sakal bırakmalısın" nedir bu karartı,bu toz bulutu bizi alelade söylenmiş bir söz gibi boşluğa savuran nedir? sis dahi anlamını yitirmek üzreyken bu hatıra ormanında çiğneyip çiğneyip tükürdüğümüz dünyada; çocukluğumuzu yiyen sincaplara ve hayallerimizi uzak bir mavide hapseden çelimsiz kaptanlara dahi,yumuşak başlı türküler yakmalısın... bu kitabe,taşlara kazınan bu yangın dağlara sığınmanın ağustos çevirisi ve gül’den göçümüzün bezirgan notlarıdır.. tahta ve naylondan neyim varsa şimdi yakıyorum şahit olun! sapanımı da annem kırıyor yılgın ... ışığa ilenen sözler asarak boyunlarına ve bir mendilin uçması gibi konarak barışa her tabut bir marangoz çakmalıdır.. |
ne mutlu şairlerle/şiirlere içini dökmek
anlaşılamamak
iç çekişlerini kalbine gömerek gitmek
çocukluğundan bir kaç armağanla
bazen düşünüyorum halâ bakirmi dünya diye.