AH KIRLANGIÇLAR
Alın beni,
boş bir yere götürün , götürün insanlar!!!!! Bağırayım, gırtlağım soyulsun sabaha kadar. Kolay mı sanıyorsunuz , katık olmuş sevdamın Zeytin gözlüsünce terk edilmek? Son kırlangıç daha süzüldü aşkın üzerinden Kaldı geriye, gidişini son noktasına kadar, izleyen sefil bir yürek. Şimdi ne olacak, başka bir bahara mı kalacak kavuşmalar? Bak , bahçede ki asma da kuruyacak, asacağım kalbimi üzerine. Ah kırlangıçlar, şimdi sizin de seferiniz nereye? Getirir misiniz bir daha gülüşlerini yarimin geriye. Her gün bitiminde , ağlarım bir kayanın dibinde. Kalbimin kırıntılarını koysam , gelir misiniz yinede? Gelseniz kırlangıçlar, damıtsam sevinç gözyaşlarımı. Su olsa, kuruyan boğazlarınıza Ne olur, ne olur sevdamdan bir haber getirin bana Ya da durun, gönül bahçemde selvi ağacım var benim Güne ilk ışık düşünce, konuverseniz dallarına, Çalım atsanız, şımarıkça, şakısanız sevdamın sesini kulağıma. Çok zor demeyin sakın bana, mutsuzken ben burada... Göç ettiğiniz yerlerde , Aşk acısı çekenlerden , ders almaz mısınız yoksa? Bakın kır çiçekleri de şahit ti , onların bile sesi kesildi, Terk edince sevdam beni... Bölündü içlerinde ki yaşama sevinci, tıpkı benim gibi..!!!! Gönül bahçemdeki kuyunun bile suyu geri çekildi, dilsizleşti. Sevdayı içine doldurduğumuz kova boş şimdi Ahh, anlayın işte kırlangıçlar, terk edilmenin neleri mahvettiğini!!!!! Halbuki sizde göç edersiniz, Bilmez misiniz , göç edenlerin belki bir gün geri döneceğini??? Keşke , keşke tekrar kurulsa, gönlümün bozuk saati . İlerlese zaman içinde , gelişini çabuklaştırsa sevdamın. Yığılmış duygularım , birbirini kovalayan günlerde. Serilse , getirdiğiniz zeytin gözlümün selamı önüne……………ŞAİRE ARZU GÜNAL/9.8.2012- 11:50 |
müsade ederseniz buna benzeyen. benzediğii sandığım bir şiirim sayfanıza yorum olsun.
yıllar öncesinin güzel bir anısı...
KIRLANGIÇ AKŞAMLARI
Kahrına geçiyor zaman şimdi
Kırlangıçlar en münis kendi uçuşundalar
Kaybeden ben miyim korkan sen mi
Kopmadan bağ umutlarım hülyalara dalar
Hayal mi rüya mı öyle değil kırılıp giden
Hamulesini uçuruyorsun telefon mektuplardan
Huyundur ne çare elden ne gelen
Hayrını umup vezinsiz dalgalardan
Akşam ezanlarına konuyor kırlangıçların sesi
Alnımı alnına yapıştırıp umutsuzca şöyle
Ahını ödeyeceksin aralanmadan perdeler
Akıp duracak fırsatlar serin sellere
Ne anlarsın uzaktan söylediğim türküleri
Ne bilirsin sesim sesinde kaybolacak
Ne şensindir vuruyorum kendimi kendime
Ne bilsinler bulutlar dağları yutacak
Günler yalpa vurup geçiyor adetlerine
Güzelsin kendine acıların benim bahçeme
Gülsün ama dikenlerin fazla kanatıyor
Güldürmedin tutuk çek kinliğin esiyor