Günahkâr Bir Özlem Nidası DilimizdekiMenteşesiz kapıların ardındayız, damakta hüzün En soylu gülüşler astık rutubetli duvarlara biz Kaypak bir anın bedevi gülüşüydü resmettiğimiz Ahi/evran masallarıyla büyüyor masum çocuklar! Hangi balığın çığlığıydı ıslak avuçlarımızdaki En soysuz düşleri çalmadık mı yürek dimağımıza! Rezil düşler arenasında kılıçtan geçirdik aşkı Fakir düşünüşlerle kısırlaştırıldı mutluluklar! Ömür diyorlar göğsümüzün lekeli isyan/kar odasına Hesaplar çarşılarda rehin, tutkumuz yalan açlığa Günahkâr bir özlem nidası dilimizdeki, aşk yalan Hazin bir haz usumuzda, toprak altında kahramanlar! Esaretli ölümler şakaklarda, özlem çantada keklik Hastalıklarda damping, sefil ırklara döndük üstelik Fırtına ekiyor insanlar kıra, düşe yetmiyor metelik Güneşsiz ve sevgisiz yataklardayız, ısınmıyor avuçlar! Yandık keten helvası gibi, ‘Hamdık piştik Elham/dülillah’! Develer geçemiyor artık erdem çöllerini, düşlerimiz aksak Gark ettiler hicran/ı şah/anemizi, mutluluk dilemek yasak Kellem/iz feda olsun mazimize, cennet/i ala bir avuç toprak! Kısırlaştırılmış bir eza heybemizde, bedenimiz titrek Yalan özlemleri çağırıyoruz kutup ötesinden, adı hasret Badeler hazırladık şerefine, insanoğlu derdinden cinnet ‘Neredesin oğlum Mehmet’,‘gel! yiyip bitirilmeden memleket’! Selahattin Yetgin |