KIRIK AYNA
Tüm dünyanın yükünü omuzlamış bir kadın
Karşılıyor kırık aynadan yansıyan görüntüde beni Kötü bir büyücünün kazanından çıkmış gibi İnsanın içini karatan Kasvetli bir gece kadar siyah gözleri Sadece keder değil orada insana boğuluyormuş gibi hissettiren O karanlıkta başka bir şeyler daha var Kalp kıran o öfkenin altında başka bir şeyler daha gizli… Yüzündeki acıdan tüm insanları suçlayan bir kadın Karşılıyor kırık aynadan yansıyan görüntüde beni Tüm insanlıkla beraber en çok da kendini suçluyor Kayıplarından, geriye kalanından… Sadece bir enkaza değil gözyaşları belli ki Kırık dökük, ardında bıraktığı Yol ayrımlarında kaybettiği Yaşamak isteyip de yaşayamadığı her şeye… Yüzü çizgi çizgi yaşanmışlık haykıran bir kadın Karşılıyor kırık aynadan yansıyan görüntüde beni Buruş buruş dudak kenarları Öyle bir yaşanmışlık gizli ki o kıvrımlarda Çok gülmekten değil somurtmaktan oluştuklarını haykırıyorlar Karabasan gibi çökmüş geceye İp ince bir çizgi gibi birbirine kenetlenmiş dudakları Sancılı bir memnuniyetsizlik gizli iki dudağın birleştiği o ince çizgide Saçlarının siyahı beyazına yenilmiş bir kadın Karşılıyor kırık aynadan yansıyan görüntüde beni Karanlığı parçalayan seherin parıltıları gibi Hani yıldızlardan bir tutam serpiştirilmiş gibi Pırıl pırıl aklar… Bahtının karasına isyan eder gibi erkenden Sükûnetine eşlik eder gibi sessizce belirmişler hissettirmeden Tüm dünyanın yükünü omuzlamış Yüzünün çizgilerindeki acıdan tüm insanları suçlayan Yüzü çizgi çizgi yaşanmışlık haykıran Dudakları ebedi bir sessizlik yemini etmiş Gözleri uğursuz gece kadar derin bir kadın Bakıyor küskün küskün kırık bir aynadan Onu bu hale getiren ben miyim Tanrım? Bu gördüğüm virane ben miyim? Hangi ara miras kaldı bu derin iç sızısı bana Nereye sakladılar Anka’ya olan inancımı? Yandım işte; Küllerimden yeniden doğmam gerekmiyor mu? YAMAK’DAN:) |
Şiir bunu çok güzel anlatmış.
Tebrik ederim.