SİTEM !
Bilemezsin ki,
kapıdaki ambulanstan inen kim? Kim yeni doğmuş acaba, doğan bebek; kız mı erkek mi? Bir öğle vakti kapı önünde yoğun bir kalabalık, feryat sesleri tırmalarken kulakları, sadece vah vah deyip geçeriz, ve omuzlar üzerinde bir tabut,sessizce götürülür... Bilemezsin kim ? Selamsız selamsız kimi geçiriyoruz ebedi seyahatine. Sabahın ilk ışıkları, dev bir kamyon, sitenin tam ortasında, ve apartman içinde telaşlı adımlar, acele hamlelerle ile, sırtlarında koliler, ordan oraya koşar durur nakliyeciler... Yeni geliyor birileri, kimbilir gelişi hangi memleketten, aslı neresi? Acaba kaçıncı kat hangi kapı numarasında taşındığı yeni dairesi? Yine alel acele çekip gider günün birinde bir diğeri, kapıda bir nakliye kamyoneti, Ne bir hoşçakal, ne bir dostçakal, bile diyemeden. Tıpkı,akşamları site önünde karşılaştıkları akşam altı sıralarında , selamlaşamadıkları gibi, hiç tanışamadan, kucaklaşamadan, ve hal hatır soramadan, konuşamadan samimiyetle dostça ve arkadaşça... Gidiyordu işte bu siteden kimliği meçhul kapı numaralı evden, adı bile duyulamadan. Kimi gelir kimi gider, kimi doğar kimi göçer, Ruhsuz beton kalıplar içinde, yok olur gider , özümüz ve benliğimiz, ve de geleneklerimiz... Nerede o birbirine kapı önünde, selam eden ilişkiler? Nerede o belki özenmiştir diye düşünerek, bir tabak da komşuya yemek ikram etmeler? Nerede o zerafet ? Nerede o nefaset ? Nerede o bayram ziyaretleri? Nerede o acıya merhem süren muhabbetler, sözleşerek pazar gezilerine gitmeler? NEREDE? Ve kapı önündeki hararetli dost kokulu sohbetler nerede? Yitirdik hepsini, Yitirdik maalesef, Çimento gibi dondu yüzlerde o zarif gülümseyişler, Şu beton maloz yığınlarının arasında, aynı o betonlar kadar KASKATI OLDUK VE RUHLARIN RENGİ DE ALABİLDİĞİNCE KOYU GRİ... Renksiz, ahenksiz, bencil bir fanus içinde, Çoğaldık, çoğaldık, çoğaldık... Ve çoğaldıkça bir o kadar eksildik... Yok olduk hepimiz, evimizde en konforlusundan dekoratif görüntüler, kapı önünde en kalitelisinden dört tekerler, en afili saç ,baş ve de makyajla süzüle süzüle , takıp takıştırarak , yapıp yakıştırarak çıkarken site önüne, ÇIRILÇIPLAK KALDIK MAALESEF ... En değerli şeyimizi kaybettik ne yazık ki, o içten merhaba deyişlerimizi, FARKINDA BİLE OLMADAN KAYBETTİK. NİLGÜN AYDOĞDU |
'' En değerli şeyimizi kaybettik ne yazık ki,
o içten merhaba deyişlerimizi,
FARKINDA BİLE OLMADAN KAYBETTİK.''
Deftere
uzun bir süre sonundaki dönüşünüze
M E R H A B A . . .