sırf sen üzülme diye
içinden geçtiğim bu
göç mevsimidir yitip giden hayaller değil sadece ve bavullar görüyorum içine kendimi sığdırdığım rüyamda tıkış pıkış iki ayaklı posta arabaları zarfların arasından çekipte açamıyorum korkutur içimden çıkacaklar duymaktan kaçtığım yüzleşmeler ne zaman usanacak kendi yüzümü unuttum ne zaman bir ayna görsem mengenelerden geçerim saklanırım ardıma omuzlar kısık senin dostluk dediğin kaçmaktır kendinden bunu bir tek ben iyi bilirim koridorumda ayak sesleri kesilmez ben kulak kesilirim, şimdi geliyorlar bu çile bir ömür bitmez kim son verecekse işte buradayım vazgeçtim kendimden elimde altıpatlarım yüzümü güneşe açacağım sırf bahane olsun diye sana söz bulutlar yükselirken tepemden açıp kollarımı kavuşacağım ıssız vadilere kararını ben verdim tek faili benim bu mecburiyetin öyleyse sen üzülme ben boyuyorum yüzümü karalara her yağan yağmurda topraktan aksın diye illetim kendi yerimi ben böyle işaretledim ve bir gün döneceğim yüzüm ak pak bedenim yumuşak mı yumuşak başımı dayayacağım yastığına sen uyanmadan tarayıp saçlarımı yüzünü sileceğim tıpkı eski günlerdeki gibi sen hiç merak etme hiç üzülme diye söylediğim bu yalanlar ama olsun sen yine de inan bakma bana ... ve her sabah yeniden doğar gibi yine kollarıma uyan 08.07.2012 |