Martı
Martı olsam gökyüzünde,
Alabildiğine özgür ve hür. Sonsuz beyaz maviliklerden, Yeşilin maviliklerine dalsam yüreğimin. Ve seni Bulup çıkarsam bulutlara. Ruhumun açlığını sevginle, Bedenimi istanbul simidiyle doyursam. Sürüklensem vapurlarla adalara. Bir parça simit, Veya bir yudum sevgi için. Akşam olunca tekrar seni, Saklasam kız kulesinin eteklerine. Ve bende seni beklesem galata kulede, Sabaha kadar. Sen derinlerde yüreğimin, Ben ufkunda kalbinin, Destan olsak istanbulda elele. Boğazda, çamlıcada Ya da hayal kahvesinde. |
MARTI
Kanadının sola doğru sarktığını gördüm martının.
Belli ki okşamayı bilmeyen bir sakar güvercin kanadının,
Haşin darbelerine maruz kalmıştı kanadı zavallının.
Uçsuz bucaksız maviliklerde uçardı martı,
Hiç tenezzül etmeden atık balıklara,
Keşfetmek isterdi gökyüzünün derinliklerini umarsızca bir karartı.
Nasıl olsa düştüğünde açlığına çare arardı.
Bilirdi ki alçak zeminlerde uçanlar da vardı.
Süslü bir güvercine gönül bağladı martı.
Sen benimle yüksel hayallerimin enginliğine dal diye yalvardı.
Güvercin kanatlarına kıyamadı,
Sınırları olmayan martının menzilinden çıktı.
Gagasında taşıdığı azığının güveniyle yeryüzüne aktı.
Sessizce süzülürken emin ellerine
Kanadını martıya taktı.
Kenetlendiğini farkettiğinde martı, güvercinin narin tellerine.
Çığlıkları bütün mavilikleri yırttı yerde ve gökte.
Son bir gayretle çıktı güvercinin menzilinden
Kırık kanadının ağırlığını attı üzerinden.
Hışımla yükselirken uçsuz bucaksız maviliklere,
"Senle uçmak istemiştim ama uçabilirim ben tek de"
Mırıltısı çıktı martının kırgın yüreğinden.