AN BE AN MUHABBETİM ARTIYOR SANA TOPRAKDüşündüm cân özüm, Seni düşündüm gün boyu Gözlerim kapalı; Daldım derinliğine... Öyle kuşattın, Öyle düştün ki, tahayyülüme... Ne kadar yaşadım, Ne kadar kaldın bende Bilemem amma Çoktan geçmişti akşam vakti, Döndüğümde yalnızlığıma... Güzel bir hasbıhâl’di, kayboldum derinliğinde Eridi buzullar, ruhumu saran sıcaklığında... Seni hiç bu kadar yakın bulmamıştım Demek ki; Bu denli deşmemiş’im ruhunu Erişememiş-im derinliğine Vakıf olamamışım vasıflarına... Oysa şimdi; Her şey ne kadar ayan, ne kadar berrak... Aydınlandı zihnimin karanlık dehlizleri Çözülüyorum koza misali Zerrelerim diriliyor sende! An/da bir ömür, gördüğüm... Eksiği/gediğiyle, Kırık dökük bir rapor! Aynaya nâkş olmuş mahcubiyetim... Ziyadesiyle, bende mevcuttur zannettiğim; Sabır, sevgi, sadakat, Sonsuz vefa, Merhamet, dahi nice değerler.. Yüceliğin yanında, Ne kadar eksikmiş-im... Düşündükçe anlıyorum ki; Kocaman bir hiç(imişim) ... Harmanlanıp karılsa tüm değerler, hasletler Dökülse gönüllerden ipek atlas, ibrişim Sarsa küre-i arzı tel-tel olup, sevgiler; Sonsuz merhametinle kıyas edilir miydi? O bitimsiz sevginle ölçülebilir miydi? Sorguya çekildikçe; Çözülüyor her bir an Geçiyor gözlerimden Tüm hayatım an be an! Amaçsız, kör bir girdap; Öyle bir ruha duçar... Düşünce, farkındalık, Anlayış, bakış, sezgi; sanki derin uykuda! Öylesine gayesiz, Umursuz, Vurdumduymaz... Davacı olacağım boş bakan gözlerimden Seni uzak bıraktı zihnimden, belleğimden... Kalp mutmain olur mu, kalırsa senden yoksun? Sadece harcım değil; bendeki derin kök’sün! Üzerinde hesaplar, pazarlıklar yapılır Oysa tüm canlılara yetecek kadar çoksun… Daldıkça derinlere yükselmekte Hucurat Her bir muammasında düşündürmektir, murat... Bu hâleti ruh ile kanatlanır coşarım! Sana erişmek için mesafeler aşarım... Ey vefâlı sadık yâr! Ey cândan ziyade cân Sevgide, merhamette, bitimsiz cömertliğin... Sütünü yudum, yudum emerek içtiğimiz Koynunda emzirirken ciğerin söktüğümüz Hiç farkında olmadan çiğneyip geçtiğimiz Sevginin, sadakatin kaynağı KARA-TOPRAK... Kim demiş sana KARA(!) Ana sütünden ak-sın! Bağrındaki volkanlar aksın içime aksın! Yanmak, arınmak ise; yaksın canımı, yaksın! Kollarında sükûnet bulurum, ANA TOPRAK! An be an muhabbetim artıyor sana, toprak Sanki bir el sırtımdan itiyor sana, toprak Sen, hakiki cândan yâr olursan bana, toprak Olmaz başka hayalim, kanarım sana, toprak Bağrında, her dem güller açarım sana, toprak Sevgimi, öbek-öbek saçarım sana, toprak... ... Vuslatımız yakındır; fazla bekletmem, toprak... 6 Şubat 2012 / Metanet Yazıcı / [email protected] |