KABAK TADI
Bir gün birkaç yoksul, köylü vatandaş.
Sormuşlar Hoca’ya. Konu : Yenen aş. ‘’Hocam hele işit bizdeki ahı. Söyle bize, nedir yemeğin şahı? Hoca bu. Kimseyi görmez ki hakir. Bakmış ki köylüler fakir mi fakir. Cevap vermiş sakalını tutarak. Demiş: ‘’Yemeklerin şahıdır kabak.’’ Kabak var ya kabak, cennet taamı.[*] Kabak yiyenlerin kalmaz hiç gamı. Atalar derler ki bol ye kabağı. Kabağı yedikçe oynat göbeği. . Köylü de beğenmiş iş bu seçimi. Hepisinin kabak imiş geçimi.. Yalnız unutulan bir nokta varmış. O devirde bizim hoca bekarmış. Var diye köylüde çokça emeği Köylü verir imiş ona yemeği. Açınca köylüye böyle bir kapı. Bizim hoca yutmuş her öğün hapı. Her Allahın günü bir sürü tabak, Hoca’ya taşınmış taam-ı kabak. Aylarca kabağı yemiş oturmuş. ‘’Yahu ne halt ettim’’ demiş oturmuş. Kabak yiye yiye dili aşınmış. Arpacı kumrusu gibi düşünmüş. Hava çok sıcakmış, mevsimlerden yaz. Bir Cuma vaktinde başlamış vaaz. Kabak için dedim cennet aşıdır. Lakin bilirsiniz hoca şaşıdır. Kabak güzel lakin, kuzu kebabı Onun dahi varmış bolca sevabı Hem bu hoca layık mıdır cennete? Bundan böyle gayrı yüklenin ete. Temcit pilavı gibi sürmemek gerek. Artık kabak tadı vermemek gerek. [*] Taam: Yemek, yiyecek… |