bedbahtZamanın hücresinde hapis olan ruhumun İnlemeleri vurur saatler durduğunda Yırtılır bakışlardan Kahverengi pişmanlık Yıkanır sadakatin mührü cam musallada Esmer ihanet kalır Kahve bakışlarında Yelkovanın sırtına vurulan yük misali Taşıyorum derdimi dermanın kalesine İçimi doldururken şehrin zehir kokusu Terk edip hayalleri bir sokağın başında Kafamda pusu kurmuş Türlü tüylü şeytanlar Yüreğim taş öğüten değirmene dönmüşken İnatla uçuşuyor başımda yusufçuklar Sarıdan geçtiğimden mi Bu mavi yıkılışım Kaldırımlar taşırken yükünü ayrılığın Zaman değil mi örten acıları eliyle Süleymaniye gibi buluta dokunuşum Derdimin yücelttiği derman minarelerde Keskin bakışlarına benzer kılıç gölgesi Kaderin tunç eliyle Dökülür saatlerden Kurşun kaplara vakit Küflenen anılardan silik suretler kalır Değişir hayallerin elbisesi usulca Ağulu bakışların eritir umutları |
saygılar