urallar'a türküupuzun bir istasyon orta direğinde sadece cılız bir lamba devasa patates kazanları fokur fokur heykel ciddiyetinde cüsseli kadınlar ayrılığı ölüm sayarak sanırsın ceset kaynatmaktalar pamuktan kaleler gibi çeşme önleri ellerinde ikinci harpten kalma yakıt bidonları, insanlar sıra sıra herkesin coğrafyasına göre değişiyor iki kişilik ayrılıklar ayrı dillerden yorumlanırken zaman toprağa her daim küskün beyaz tepelere bakmaktalar çoban aldatanın kanatlarında ritme durmuş hayat, bir o dalda bir bu dalda baskın yemiş gece yarısı umutlar kim bilir hangi bila nolu mekânlarda konaklamaktalar değiş tokuşa durmuş gidişle geliş dara’sı alınmamış kantar topuzlarında hesaba oturma vakti şimdi gözlerinle söyle agnessa, bir narh’sız bakış bu kadar katar’ı çeker mi duhul’um ocağına düşmüş, bak ellerim bellerimde kış’lar tipiler ülkesinin sıcak yüreklisi asılınca buharlı,ay ışıtınca urallar’ı ülkeme çevir gözlerini ilk defa su’yun aziz olmadığını seziyorum fışkırınca buharlar piston^lardan dedem korkut başı için, sadece benim mit’lerime inan ağzı kapalı şişeler atamazsın bilirim, ters akar sularımız tek bir gülüş koy ben anlarım, demirkazık bükülünce sirius’a ve aura^lar cümbüşe başlayınca kutuplardan her yıldız kaydığında verdiğim zakkum çöplerinden birer birer at havaya anlatmıştım ya, kanadına kemik olsun anka’ya bizim buralardan geçerler,benzi solukların diyarına giderken bergüzar sunar bahşedilmişine belki seni ağzından bana düşürür, olur ya kasım |
anlatmıştım ya, kanadına kemik olsun anka’ya
bizim buralardan geçerler,benzi solukların diyarına giderken
bergüzar sunar bahşedilmişine
belki seni ağzından bana düşürür, olur ya
Güzel olmuş abi..!