Rebap
çok ırak yollardan geldin huzura ey rebap-ı müşkül
ne derin izler varken sende, ne sisli hayallerle kaldın karanlıkta neydi bu sükunet, neydi bu kimsesiz bekleyiş yoksa sende yeniden dirilişin keyfini mi sürmek istedin yoksa insanın ruhuna dokunan sesini emanetin, adını Mehmet bildiğim ve kendine Refik seçtiğin üstadın ellerinde kaya gibi dimdik durmak mıydı… hoş bu emaneti ellerimizle verdik Ortaçağda Avrupa’ya çıksa çıksa ondan çıkan keman kadar olurdu viyola olurdu, viyolonsel olurdu. arp olurdu ama bence bu ses için garp da harp olurdu. bir duydum seni işledi içime o tok sesin bir duydum atalarım canlandı fonemlerinde kulaklarım ’dur’ dedi çağın bana anlatmaya çalıştığı müziğine ’bekle’ dedi sen daha hiçbir şey bilmiyorsun ruha öyle girilmez, böyle dokunulur bilmiyor musun ruha öyle yaklaşılmaz böyle varılır 06 Kasım 2005 Alanya Silvan GÜNEŞ Not: Rebabi Mehmet Refik Kaya’ya atfen |