Doğa’nın Şarkısı
Benden sorulur geceler ve sabahlar,
Neşeli güneş, kambur kamer, Hava boşlukları, körfezi mesafelerin, Haddi hesabı olmayan günler. Saklanırım ihtişamında güneşin, Çınlayan ezgiler içre sessiz dilim, Uzanırım sular seller üzre, Uykumsıra artar kuvvetim. Hiçbir sayı çetelemi tutamaz, Hiçbir kabile ele geçiremez hanedanımı, Otururum önünde Hayat Pınarı’nın Ve dökerim sessiz sedasız tufanımı; Ve hep zarif adımlarla Asırlar boyu toplarım, Nesilden nesile ender çiçekleri Eksiksiz çelengime takarım. Ve ardından sayısız yazların Olgunlaşır bahçemdeki çiçeklik Ve yıldızların şifalı ışığından Yayılır en güçlü güzellik. Yazdım fermanımı eskiden, Taşın ve ateşin doğasını, Kömür madenlerini, Mercan adalarını. Çalarak uydulardan ve gezegenlerden Çekip çıkardım kırık yıldızları ayı, Geçip gitmiş bütün o şeylerden Yeniden kurdum dünyayı. Ne zaman ki başladı karnavalı tanrıların Takarak yıldız ve çiçek süslerini, Cinler ve sürüngenler halinde Sarıp sarmaladılar aşırı güçlerini. Zaman ve Fikir’di mimarlarım Sağlam temeller attılar, Denizi kaynatıp kumu Granitle ve kireçle kardılar. Ama o harika çocuk—insan, Bu arada ner’de oyalanıp durdu? Müjdelerken onu gökkuşağı, Gülümsemesi günbatımında parlıyordu. Kuzey ışıklarım atlar yukarılara, Gezegenlerim dosdoğru döner durur, Ama o çocuk—insan doğmadı daha, O ki hepsinin doruğudur. Sonsuza dek dönmek zorunda mı bu devran? Asla uyumayacak mı batıda rüzgârlarım? Asla durmayacak mı günün birinde bir an, Güneşi ve uyduları döndüren çarklarım? Bu ne kadar çok giyinip soyunma, Bıktım usandım kar kaftanımdan, Ve ne kadar ağır dağılır gökkuşağı, Bıktım yapraklarımdan, çağlayanlarımdan; Yoruldum dünyalardan ve türlerden, Ne kadar çok uzadı bu oyun partisi; Onsuz neye yarar görkemi yaz’ın, Neye yarar kış’ın donmuş gölgesi? Yaratıklarımla ben onun için, Doğum sancısı çektik ve bekledik; Filolar halinde geldi habercileri, Ama henüz ufukta onu görmedik. İki kez kalıba döktüm bir şekli Ve elimi üç kez açtım, Birinden günü, birinden geceyi, Birinden tuzlu deniz kumunu çıkarttım. Bir kez Judea’da bir yemlikte, Ve bir kez Nil’in döküldüğü yerde, Bir kez Avon nehri kıyısında, Ve bir kez de Akademe’de. Krallar ve kurtarıcılar yarattım Ve egemen kıldım krallar üzre ozanları, Ama kısa sürdü büyülü etkisi yıldızların Tamamlayamadım canlıları. Dönsün yine ateşli çarklar bir kez daha, Ve karıştırsın kazanı yeniden; Kaynasın, Kader! antik elementler, Sıcak, soğuk, ıslak, kuru, barış, acı hep birden. Savaşlar, ticaret, inançlar, şarkılar birbirine karışsın Nesilden nesile durmadan olgunlaşarak, Bütün iklimlerin ve sayısız günlerin içinde Güneşin kavurduğu dünya bir insan doğuracak. Ne bir ışık karardı, ne aşındı bir atom parçası, Eskisi gibi gücüm kuvvetim yerindedir, Ve dikenler arasında açan taze gül goncası Gökleri çiyler içre eritmektedir. |