Mihriban Öksüz KaldıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Mihriban öksüz kaldı
Yüzyılımızın en önemli şairlerinden olan Abdurrahim Karakoç tedavi gördüğü Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesinde bu gün (7 Haziran 2012)vefat etti. Çocukluğundan beri şiirle ilgilenen Karakoç, 1933 yılında Elbistan’a bağlı olan Ekinözü’nde dünyaya geldi.1958-1982 yılları arasında Cela Belediyesinde muhasebe memuru olarak çalışan Karakoç’un ilk şiirleri Elbistan’da yayınlanan Engizek gazetesinde yayımlandı. 1984 yılında sanat hayatını sürdürmek için Ankara’ya taşınır. Akit-Vakit gazetelerinde köşe yazarlığı yapar. Temiz bir Türkçeyle ve hece vezniyle yazdığı aşk, gurbet ve sosyal temalı şiirleriyle geniş kitlelerin ilgi ve beğenisini kazandı. Karakoç, yarışmalara katılmamıştır. Ödül karşılığı yapılan bu tür yarışmalara hep karşı çıkmıştır. 100’ün üzerinde şiiri bestelenmiştir. Özellikle Musa Eroğlu’nun bestelediği “Mihriban” ve “Unutursun Mihriban’ım” ile “Omuzumda Sevda Yükü”; Bayram Bilge Tokel tarafından bestelenen “Dağ ile Sohbet ”, ayrıca; Ekrem Çelebi’nin bestelediği “Sultanım” türküleri Türk halk müziğinin klâsikleri arasında yer almış olup eserleri; İbrahim Tatlıses, Orhan Hakalmaz, Selda Bağcan, Şükriye Tutkun, Gülşen Kutlu gibi sanatçılar tarafından yorumlanmıştır. “Tohdur Beğ” adlı şiirini ise hemşehrisi Mahzunî Şerif besteleyerek okumuştur. Hasan Sağındık pek çok şiiri bestelemiş, şiirlerinin bazıları İbrahim Sadri, Bedirhan Gökçe gibi sanatçılar tarafından CD’lere okunmuştur. Abdurrahim Karakoç’un Eserleri: 1. Hasan’a Mektuplar, Fedai Yayınları, 2. El Kulakta, Maya Yayınları, 3. Vur Emri, Töre-Devlet Yayınları, 4. Kan Yazısı, Töre-Devlet Yayınları, 5. Suları Islatamadım, Ocak Yayınları, 6. Beşinci Mevsim, Ocak Yayınları, 7.Dosta Doğru, Ocak Yayınları, 8. Gökçekimi, Yenisey Yayınları, 9. Akıl Karaya Vurdu, Ocak Yayınları, Abdurrahim Karakoç evli ve üç çocuk babasıydı. İnna lillahi ve inna ileyhi raciûn.* Tüm Türk dünyasına mal olmuş, benim ve benim gibi nice şairlerin üzerinde hakkı ve emeği olan bu gönüller sultanına içimden geldiği gibi yazmak istedim. Yer yer üstadın şiirlerinden de alıntı yaparak yazdığım bu şiiri üstadın aziz ruhuna rahmet dileklerimle ithaf ediyorum.
İnna lillahi ve inna ileyhi raciûn.*
Tüm Türk dünyasına mal olmuş, benim ve benim gibi nice şairlerin üzerinde hakkı ve emeği olan bu gönüller sultanına içimden geldiği gibi yazmak istedim. Yer yer üstadın şiirlerinden de alıntı yaparak yazdığım bu şiiri üstadın aziz ruhuna rahmet dileklerimle ithaf ediyorum. Haktı Karakoç –Abdurrahim Karakoç’un anısına ithaf– “Gün ağarttı kara saçın örgüsün” Dedi taş başına çıktı Karakoç “Muhabbet faslında ölüm türküsü” Söyledi, ağıtın yaktı Karakoç Yüreğinde büyütmedin ezeni Eğri direk kırar dedin hezeni Yine değişmedi dünya düzeni Titreyen alevi yaktı Karakoç Her üşüyen yüreğini yakmakta Pınar dertli dere sarhoş akmakta Sular bile güzellere bakmakta Ondan ırmaklarla aktı Karakoç Gazel olmuş sıra sıra söğüde Dağ ardında unutulmuş şehide İki gidip bir dönünce, yiğide Gece gündüz canın sıktı Karakoç “Çok olur dağların karı-kıcısı, Böyle imiş alnımızın yazısı. Bu mevsimsiz ayrılığın acısı” Açtı hüzün gülü koktu Karakoç Daralıp kayboldu geniş ufuklar Aşka gölge oldu kara bulutlar Takvim yaprağında kaldı umutlar Bu dünya gözünde yoktu Karakoç “Kerem eyle, fayda vermez yardımın Tıp dilinde çaresi yok derdimin. Her tarafı gurbet olmuş yurdumun” Demişti çok haklı çıktı Karakoç “Âşıklar diyarı Elbistan ili… Olur bu mevsimin bağ-ı irem’i, Her çeşmenin üç-beş tane güzeli” Kalmadı âdetler kalktı Karakoç Anlattın ovalar nasıldır bizde Kağnılar yollarda yoncalar dizde Saydıklarım damla değil denizde Hece şiirinde tekti Karakoç “Maraş’a, Muğla’ya, Kırklareli’ne Yiğit Köroğlu’nun Çamlıbel’ine Kars’ın yaylasına, Van’ın gölüne” Sevgiyle sevdayı ekti Karakoç “Yüksekten dökülen suyun sesine Kekik kokusuna, çam gölgesine Renklerden sütbeyaz, koyu yeşile” Ceylanla cerenle sekti Karakoç “Özü bulmak için indim derine Güç değdi ellerim dost ellerine Salınca gönlümü mahşer yerine” Burca aşk sancağı dikti Karakoç “Gene yanar oldu bağrımın başı Nasıl söner bu sevginin ataşı Oğuzlar soyunun savaş yoldaşı” Zırhını şuurla dikti Karakoç Ak kervanın son gediğe varmadan, Ayrıldı bir yerde şekil manadan. Hiç kimse görmeden, kimse duymadan Seni de bir melek yıktı Karakoç “Ve işte dünyada en son arkadaş Başımın ucunda dikili bir taş Bitti, doğduğum gün başlayan savaş” Toprağa bağlanan köktü Karakoç “Yiğit ölür kaçar dağın neşesi Ne sümbülü kokar, ne menekşesi İniler ardıcı, çamı meşesi” Çünkü aramızda yoktu Karakoç İkibinoniki Haziran yedi Berzaha göçerken elveda dedi Hayat buldu O’na dönme ayeti* Şahidiz arı-duru paktı Karakoç Hasret girdi Karakoç’la araya Kâr eylemez merhem sürme yaraya Dua etmek düştü Gözükara’ya Yaşayan dosdoğru haktı Karakoç * Bakara 156, Ellezîne izâ esâbethüm musîbetün, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râci‘ûn. “Onlar ki, kendilerine bir musibet isabet ettiği zaman ‘Biz muhakkak ki Allah içiniz (O’na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak O’na döneceğiz (ulaşacağız) ’ derler.” Çark-ı Devran (sy. 131) |
saygılarımla.