kış aşkı
ocak
ocak ayında soğuk bir gece amaçsız arabamla geziyordum onu durakta gördüm durdum “gelirmisin?” dedim geldi beyazdı teni kar gibi yüzü billur bir sürahiden akar gibi duru ve güzeldi konuşmuyordu bense tanışmak istiyordum sabırsızca “nereye?” diye sordum “ya siz?” dedi usulca “şeey öylesine geziyordum işte” Araştırıyordu bakışları yüzündeki saklı gülüşte kim olduğunu bilmekti derdim “ineyim” dediğinde kartımı verdim “aramanızı çok isterdim” Titriyordu sesim tıkandı tıkanacak nefesim gülümseyerek kartı cebine attı zihnime kazındı bu resim bir hayal gibi gecenin içinde eriyip kayboldu şubat günler bekleyerek geçti ağır ümidim git gide azaldı aklımda gecede giderek soluklaşan duru beyazlığı kaldı “aramayacak” derken bir gün telefon çaldı ilk günkü yerde buluştuk küçük izbe bir kafeterya heyecanlı çekingen konuştuk “iyi ki aradınız” dedim “çok sevindim” “neden?” diye sordu şaşırdım kekeledim sindim gülüyordu alabildiğine gizemli zayıflığımdan tiksindim nemli dudaklarında müstehzi kıvrımlar güzeldi gri gözlerine dalıp gitmişim bir süre gecenin sonu geldi mart bahar uzaktan göz kırpıyordu daha sık buluşmaya başladık kâh kırlarda erken çiçeklerin peşinde koştuk kâh boğaz kıyısında lodoslu dalgaları taşladık nisan ilişkimiz artık çekingen değildi buram buram bahar kokan yağmurlu bir nisan günü doğal bir tavırla bana eğildi dudaklarım damarlarındaki ısıyı dudaklarından bildi mayıs çınarlar giyindi yeşil tüllerini erguvanlar mora yazdı o hâlâ ilk gördüğüm gibi bembeyazdı mevsim deli bahar kâh ılık kâh ayazdı ateş bacayı sardı elbette kim ne dese boş doğa işini yapacaktı benim avuçlarım terli onun göğüsleri sımsıcaktı haziran iyice azaldı ayaz kapının ardında geldi geliyor sıcak yaz temmuz son bulutlar dağıldı yağmurlar uzaklaştı gökyüzü griden arındı mavileşti doğanın hakimi artık güneşti uzun beyaz boyun ince kollar mermer omuz giderek pembeleşti ağustos aman tanrım şu hale bak sıcak sıcak sıcak ne yar istiyor gönül ne dudak ne kucak serin suya dalmaktan başka ne var yapacak eylül güneşi de güzel yağmuru da keşke hayat hep eylül olsa ılık yumuşak sakin lâkin arkada bekleyene bak kış kime olmuş yar ancak beterin beteri var biraz daha sonrasında pusuya yatmış kar ekim ağaçlar çıplak yine gök gölgeli yel nemli aşkımız yol ayrımında karar zor her söz önemli göçmen kuşlar vedada güneş yakmıyor artık pembeler solgunlaştı mendilin ucu yırtık kasım ne yana dönsem kara bulut tâ be sabah özlem tâ be sabah umut akşamlar keder dolu böyle gelmiş böyle gider o aşkı unut aralık poyraz sert soğuk azgın o güzel yüz gizemli değil artık asık donuk kızgın anlıyorum ki aşkımız bitti sıcak yaz kış aşkını eritti yine yalnızım işte odam boş kapım aralık arabayla turlayayım biraz kış ortasında kalbim yine kiralık (eylül ‘02) |