Sen yokken
Sen yokken
Güneş yoktu, ay yoktu Hatta hüznün perdesi bulut bile yoktu Galileo’nun tezleri çürüdü Ders kitaplarından çıkartıldı notları Sen yokken, Dünya durdu aniden Sen yokken, ben zaten yoktum Sen yokken Karıncalar grevdeydi Kumrular ötmediler bahar dallarında Sokak satıcıları, eskiciler hiç kimse yoktu Sen yokken yaşama dair hiçbir kıpırtı yoktu Sen yokken Sadece penceremdeki serçe vardı Gözünde bir damla yaş ile, ömrünün son deminde İçimdeki tomurcuk gül vardı boynu bükük Baharı görmeden Kışın kucağına düşen umutlarım vardı sen yokken Sen yokken Ruhum ile bedenim ayrılmak üzereydi Ahiret te buluşmak üzere veda busesi sunarken Sen yokken ben bitmek üzereydim Yeniden ayağa kalkıp barıştı ruhum ile bedenim Sen yokken hayalin yaşarken hayalimde Sen yokken Bir selamın geldi sitem dolu Başaklar boy verdi bereket topraklarında Güller güldü yüzüme Bülbül serenada başladı güle Yeniden hayata dönmem için Bir selamın yetti bile… |
sen yokken sırlarına küsmüş aynalar
boğar dokunduğu her yüzü alaca hasret fenerlerinin ışığında
heryanım cam kesiği sen yokken
her yanım gebe geleceğine biriktirdiğim ümitlere
sen yokken bahar yok gece güzdun fırtına boran
pazarlar kırışmış kese kağıtlarıyle çöp kenarında sefil
ben bir garip özlemenin en yüksek boluğumda
ha düğştü ha düşecek gözyaşıyla beklerim sen yokken