Kim bilir...
Gönüller pas tutmuş, kalp kararmıştı kirden...
İnsanlar çirkinleşmiş, zevk alır olmuştu kinden... Kim bilir, bu halleriyle belki yaklaşmışlardı sona, Kaçınılmazdı helâk, muhakkak muhtaçtı zemin O’na... Kalpler yoksun kalmıştı şefkat ve merhametten, İnsanlık ölüvermiş; kalmıştı etten ve kemikten, Kim bilir, bu halleriyle belki yaklaşmışlardı sona, Kaçınılmazdı helâk, muhakkak muhtaçtı zemin O’na... Çirkinlik diz boyu, ne başı belli ne sonu… Kin desen; simaya yer etmiş her çehrede bir tonu… Kim bilir, bu halleriyle belki yaklaşmışlardı sona, Kaçınılmazdı helâk, muhakkak muhtaçtı zemin O’na... Şüphesiz bu haller, gerektirmezmiydi elîm bir sonu, Yok olmaya mahkûmdu, adaletsizlik olmazdı sonu… Gel gör ki; gönderilmişti o Kutlu Nebi, göklerden zemine… Semada Ahmed, yerde Muhammed denirdi kendine... |