duyduklarımses veriyor tahta kutu üstünde yüce kitap onun altında yeşil türbe bezi bütün köy’ün makamlılarına dışarda ala yağmurlu koyu bir hava üstüm örtülü yörük kilimiyle uzanıyorum haremliği ayıran harman kadar halının dibinde çok olmuş babam öleli söz;diyerbekir’de eskerlik eden bahattin emmimde alfabe’yi daha sökmemişim bile çıt yok yarı yırtık botlarını baca isi’yle boyamış eski cenderme böyle durumlarda uyunmaz muhtar da bize gelmiş haber bu tek pencere bizde kır bekçisinin belinde rus beşlisi ne olur ne olmaz bir gün önce elif bibi konuşurken duymuştum duvar dibinde uzak dağ köyünden gelen taze geline mehdi gelecek kıyam yakın aman ha mukayyet ol diline fes’ine üç peşline gittikçe doldular odaya ayaz çarpımı suratlar bir gidiyor bir geliyor batarya’nın gücü erciyes yol vermiyor diyor dalgalara yüzonluk çanakkale’deki telsizci bocalıyordum batıl’la gerçek arasında ses verse tahta kutu kıyam’dan ne isterler çapurt bağladıkları ardıç’tan iyice dayadı kulağını bahattin emmi sedirli göğsüne kutunun bağırdı gözümüz aydın zulüm bitti cemseler caddelerdeymiş devirdiler hökümet’i kasım |