Tefekkür-ü Mevt
Sarılınca, düşünceler yumağına
Rüzgarla gelen sessizliğin, sesi miydi! Cama vuran. Sükûtu muydu! Aleme düşen. Sus pustu her yer..! Firakı giyinen zamanın, sancısı mıydı! Bağrı açık toprağın, bekleyişi mi yoksa! Feryatlara gebe, sessizlik kokuyordu hava! Son fasıl dönecekti sanki zaman! Son perdesinde, ömrün, son sözler yankılandığı an, sahnede, anlamını yitirecekti zaman… Hıçkırıklar duyulacaktı bir an… Kapanacaktı perdeler! … Hayret! Bir ömrün hikayesi, Kısa mıydı? Üç, beş kelimeye sığacak kadar! Neydi! Okunan Selâ mı? Yoksa, şu giden yolcu muydu? Gönlüme hüznü çalan! Gidişin öyküsüydü belki de! Kimdi giden! Ben miydim yoksa! Şu damlalar da neyin nesi..! Ayyaş sağanakları mı gözlerin? Ondan mı? Gözlere uğramayı reddediyordu uykular… Sıyrılırken düşüncelerden yavaş, yavaş Gün dönümüydü vakit öterken bülbül, bir başka esiyordu rüzgar, Ve sanki, diyordu ki; ‘’Vakit varken daha, kaldır perdelerini, gönlün’’ 27 mayıs 2012 |