O, Bu, Şu: Biz Değil
Durma,
Çünkü dur ak değil: Karanlık. Kaçmak istediğin her şey onun boğazında pusuya dikilmiş; Mevsim kalbindeki iğneler için yeşermeye müsait. Anlamadığın, anlayamayacağın, anlatamayacakları kadar... Kendini aklından, aklını kendinden koruman gereken zamanlar Uzak sandıklarından bile hiçlik taşmakta. Karışık (Her şey), Bulanık (Burnun ucu), Sensiz (Sen). Deli olmamak elde değil. Zaten elde bir şey yok: Avuçlarımızda hiç yok çok. Durma bu durakta; çünkü beyazına aldandığın kar anlık. Uzak durduğun her şey onun gözlerindeki tabakta Ve zaman, Acılarını doyurmayı kabullenecek sarhoşluğa sahip. Gitmediğin, gidemeyeceğin, götüremeyecekleri kadar... Kendini aklından, aklını kendinden sakınman gereken susmalar Uzak sandıklarından bile örgü taşmakta. Solgun (Umursamamanın yer kabuğu), Durgun (Hiçbir şey), Alıngan (Vermeye alışmış ruhun bilinçaltından yediği dayak). Alışmamak gözde değil. Zaten gözümüzde de bir şey yok; bakışlarımızda hiç yok çok. Durma; çünkü kar anlık ve dur ak değil. Sevmediğin her şey onun organlarında yeniden doğmakta. Saatler, iğneler ve tabaklar uğursuz nesneler listene girebilmek için Uykularına (durmadan) can atmaktalar. Sahip olmadığın, olamayacağın, olduramayacakları kadar... Ölümü kalemden uzak, kalemi ölümün kalp atışlarına yakın tutman gereken saniyeler Yakın sandıklarından bile hiçlik taşmakta. Sen (O), O (Onlar), Şu (Siz). Garip bulmamak evde değil. Zaten evimizde de kimse kalmadı; odalarımızda hiç yok çok. Durma bu akta dur derlerse; Çünkü beyazına aldandığın karanlık aydınlığın kardeşi bile değil. |