dur yolcu !güneş’i çalıyorlar düpedüz gözlerimizin önünde bir yürek közlemeye ateş kalmadı ellerimiz ceplerimizde hava’yı çalıyorlar göz göre göre havasını alamadıklarımız bakalım hangi ağaç haş iki o verecek bize çomak sokmasak tekerleklere toprağı çalıyorlar bile bile tohum;tanrı’nın en büyük armağanı sinsice bize sundukları merdiven dalından şifrelerle su’yu çalıyorlar kerbela’da kalmışcasına çiğdem; ben alâyım demeyecek kökleri diplerde meşe’nin ne diyecek yayla çadırına bel koymuşuz çapaklar gözlerimizde bizi çalıyorlar sindire sindire tavuklar bile gaklarken hırsız kümes tilkilerine laf’ta sokaklar dolusu kabadayı parmak kaldıran nerede spartaküs oynuyor sinemalarda ceplerimde çekirdek aile kasım |