doğ gönlümeGüneş batınca sen doğarsın akşamıma Karanlıklar aydınlanır ay kıskanır gülüşünü Sen benim saklı zamanlarımın güzeli Tılsımı çözülmemiş hazinelerin gizemi Sarar benliğimi sensizliğin özlemi, vurur sessizliğe Karanlığın kıskandığı saçların bağlanır gönlüme Sırların harmanlığı esrarengiz bakışlarını ser önüme Işığın yeter, karanlıklarımı aydınlatmaya Sonsuz isteklerimin gayyasından tut çıkar beni Bozulmuş renklerin etekleri kandırmıyor Kavgaların şekli bile değişmiş, hali yamanın Salyası bacaklarından akıyor zamanın Çamura battım boğazıma kadar elinde öfkenin Ne yapsam da pulluğun açtığı toprağın nemini, alsam sineme Bir parça serinlik beklediğim ucundan beliklerinin Doğ diyorum geceme ansızın sokaklar çaresizce Yudumluyorken, kan ve irini Bir Kerkük türküsü ile kaynat sinemi Kırkbayırın tozlu yollarında eşkıya yatağıdır mağaralar Ne mutlu bize nasırlar namlu tutuyor Kurtbaba’da verilen molada çiğdem kokusuydu sırmalar Kekik kokulu vadilerin bin bir çiçeğe bezeli cümbüşü Yanaklarının yansımasıdır yamaçlara Oysa “yeleleri alevden” atlar tarih olmuş çoktan Güzel insanlar da çekmiş göçünü Vaktin aralığından göz kırpmaların da olmasa Yitip gidecektim züppe bir kalabalıkta Seyrediyorum âlemi dağ kokusunda Şimdi gülüyorum… İyi ki doğdun günlerime ey yar! Bircan gibi sevdim seni Karacaydı gülüşün, yan süzüş bırakırken zamana Al atlara binmiş gibiydi yürüyüşün o an Yaşama duruşunu eleyememiş zaman Sen hiç eğilmedin ki uzak diyarlar güzeli Diğer adın vefaydı Canından kıymetli olan duyguların vardı Kalabalıklar içinde yalnızlığın benim gibi Geldiği yerin özlemiydi bakışlarımız Hüzün akıyor yüzümüzden bilmem hani, Şimşeğin parlamasıdır belki bekleyen ağrımız Çünkü aşk, kendi kalbinin kıymetini bilmekti İçinde sen olduktan sonra geriye nedir derdimiz?.. Sen uzaklıklar güzeli Ben güney doğunun boz kırı Yanarak büyüdüm tenimden belli Hırçın bastığım toprağa diz vurmuşum Harman yerlerinde halay kurmuşum Üzerlik koklamış, gökyüzüne ateş etmişim Güzel gözlü güzelleri sende seyretmiş İşmar almışım Yaralanmışım Karanlık büyücüleri çıkardım hayatımdan Hiçbir cadı giremez oraya Korku kalmamıştır kirli nazarlardan Kıl çadırda elinde “Yada” olduğunu söyleyen Uygur kızından Sihirle örülen hazineleri çözecek gözler varken bizde İntihara neden yazgılı olsun bu yürek Yıldızları yere indirecek cesaret işte bu gizde Hasta bir yel ne koparır kayadan Senin gür sedalı sesin yeter Halayda horonda tutuşalım el ele Çayda çırada karanlıkta uçuşan ışıklar gibi Fırat’ın serin sularına kar Suları birleştiren sevda aşkına Tekrar tekrar doğ gönlüme… 23.05.2012 Gaziantep |