ŞEHİRŞEHİR -1- Dişleri kenetli sarhoş geceler; Geceler geceler,beyni sulanmış! Fikirde,zehirle zifir heceler; Geceler zavallı,kana bulanmış! Gürültü gürültü,şehir bu mudur? Biraz sis ve zillet,zan pençe pençe! Sevgi mi,saygı mı,bir korku mudur İrisleri oyan zâlim şirpençe? Şehir: Kâbus dolu,kayadan mahzen! Şehir: Camdan fânûs,kurak akvaryum. Bazan neş’e dolu,ıztırap bazan; Bu akan gûruhda bir ben mi yokum? Afişler,afişler,renk renk tezatlar... Ad ını koymalı,koymalı bunun! Kadın mı bu mahlûk:Haraç-mezatlar... Ya sincap yâhût da kafeste maymun! Keneler asılı kafatasında; Bir mâdenî levha; gönül, apacı! Çıngırak sesleri haz tavasında, Şifâ niyetine çekiyor sancı! Saatte zemberek altın oymalı; Bu sokak başında dilenen de kim? Sevgiler hep masal, çehre riyâlı; Niçin bu caddede yalnızım,tekim? Gelip geçenlere durup soran yok: Nedir bu izdiham, bu telâşınız? Asırlar karamsar,saniyeler şok; Niçin ağrı çeker hâlâ başınız? Yaldızlı, kokartlı, sırmalı, simli Gözlükler aynalı,som çerçeveler! Bir hayâlet gezer moda isimli; Şarkılar beyinde neler geveler? Kıvrılan caddeler, düz olun artık! Siz ey apartmanlar bize yaklaşın! Gözlerimiz mahmur, dilimiz sarkık... Yeter ey ufuklar siz berraklaşın! ŞEHİR -2- Beyinler zonklar da deler tavanı; Hangi birimizde bir sâkin kafa! Takvimler ne zaman böldü zamanı? Huzurlu bir ömür kalmış insafa! Gece kartal gibi kanatlanır da Örter üstümüzü; rüyâlar silik! Umacı misâli bekler sınırda; Korkulara gebe bin bir aksilik! Bodrum katlarından solgun çehreler Boyun uzatırlar, yokluk-sefâlet! Bir avaz yükselir ölümden beter: " Asıyor saçımdan beni hayâlet! " Sahiller, duraklar, meydanlar dolu; Koskoca kâinat niçin böyle dar? Şeytan mı kılıvuz kine tapulu; Kahvede, otelde sarhoş naralar? Kim bağladı sizi söyleyin artık; Kapkalın zincirle böyle derbeder? Yelkenler hep fora, gemiler batık... Akılsız bir beyin, şevksiz rûh...Kader! Yaşamak bu mudur? Bu mudur hayat? Kartal pençesinde mamûm serçeler! Sevgiler mukallit, sohbetler bayat; Kaldırımlar alçak, yüksek ökçeler! Muhabbete hasret, sevgiye hasret, Ey şehir parçala darağacını! Güzellik, tebessüm, her iyi niyet Giysin geleceğin mutlu tacını! İçim ki, benim ah! İçime sığmaz... Diler ki: Güllerin solmasın rengi! Bin sevgi, bin saygı, bin işve, bin naz; Gergefçe dokusun gönle âhengi! ŞEHİR -3- Kaç cepheden baktım, durup bu şehre; Aklımı hep aldı, zaman başımdan! Önümden geçerken bin çeşit çehre, Târih düğümlendi göğsümde o ân! Birden cezbesine kapıldım; lâkin, Bu sefîl sokaklar, gerçek idrâkin, Doldurdu lâfzını çepeçevre kin. Ne kalmış elimde: Hep yalan-dolan! Sanki koparmışlar duvaklarını; Alıp götürmüşler dünden,yarını. Asırlar terketmiş hep surlarını; Kurşunlar işledi bağrıma dan-dan! Demeyin, ne olur, bu bir kahırdır! Kimileri dilsiz, kimi sağırdır! Bu yük, anlayana, elbet ağırdır; Kubbede, çeşmede sızlıyor vicdân! Bu nasıl cemiyet, bu nasıl hayat! Bu hangi san’attır, fıtratla inat? Bir hançer saplanır, titrer kâinat; Uyandırır bizi derin uykudan! Bu kapkaranlığın ben mi nesiyim? Sanmayın bir ışık penceresiyim! Ürperen sesiyim, pervânesiyim! Dayan çâresizlik, cinnete dayan! M. Halistin KUKUL |
Selam ve saygılarımla.